06 Ocak 2012

Tekirdağ'da dalgalar 5 metreyi buldu


Marmara'da etkili olmaya başlayan lodos, Tekirdağ'da 5 metre boyunda dalgalara neden oldu 

Tekirdağ'da etkili olan Lodos, deniz ulaşımını olumsuz etkiliyor. AA muhabirinin, Tekirdağ Liman Başkanlığı'ndan aldığı bilgiye göre, Tekirdağ'dan Bandırma, Marmara Adası, Erdek ve Karabiga'ya yapılan tüm seferler iptal edildi. Seferler, fırtınanın dinmesinin ardından yeniden devam edecek.

İl Meteoroloji yetkililerinden edinilen bilgiye göre, Lodosun etkili olduğu kentte, rüzgar saatte 44 kilometre hızla esiyor. Sıcaklığın 10 derece olduğu şehirde sağanak da etkili olurken, yağış akşam saatlerinde etkisini arttıracak.
Sağanağın aralıklarla Pazartesi gününe kadar etkisini sürdürmesi beklenirken, Lodos yarından itibaren etkisini kaybedecek.
Öte yandan, Lodosun etkisiyle sahil alanındaki korumalıkların bir bölümü yıkılırken, sahilde yürüyen bazı vatandaşlar yer yer 5 metreyi aşan dalgalar nedeniyle zor anlar yaşadı.

Denizde olan balıkçılar da, fırtına nedeniyle geri dönerek, Tekirdağ'daki balıkçı barınaklarına sığındılar.

Suriye'deki mezhep değil, demokrasi mücadelesi


Dışişleri Bakanı Davutoğlu, İran'a giderken gazetecilerin sorularını cevapladı. Ortadoğu'daki Şii-Sünni geriliminden kaygı duyduklarını belirten Davutoğlu, ancak Suriye'deki halk isyanının mez- hep mücadelesi olmadığını vurguladı.
Ortadoğu'da son dönemde körüklenen Şii-Sünni geriliminden kaygı duyduklarını ifade eden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin bu tür mezhep veya etnik kökenli yaklaşımlara karşı olduğunu, tüm bölgeyi kucaklayıcı politikalara ihtiyaç olduğunu söyledi. Türkiye-İran ilişkilerinde bir kriz havası olmadığını savunan Davutoğlu, aksine ilişkilerde tarihin en iyi dönemlerinden birinin yaşandığını, son 4 ayda İranlı mevkidaşı ile 5 kez görüştüğünü ve önümüzdeki günlerde Azerbaycan ile birlikte 3 ülkenin Nahçıvan'da tekrar bir araya geleceğini ifade etti. Kritik bir dönemde yılın ilk dış gezisi için İran'a giderken uçakta sorularımızı cevaplayan Davutoğlu, Nusayri azınlığın kontrolündeki Suriye'deki halk isyanının mezhep değil, demokrasi mücadelesi olduğunu belirtti. Hamas liderlerinden İsmail Haniye'nin Türkiye'ye yaptığı ziyareti değerlendirirken de "Filistin'in yolu Türkiye'den geçer." dedi. Bakan Davutoğlu'nun bölgeye ilişkin değerlendirmeleri şöyle:
"Bölgesel soğuk savaş çıkarma yönünde belirtiler var. Sünni-Şii ihtilafı körüklenmek isteniyor. Körfez'de Arap-Şii gerilimi söz konusu. Biz prensip olarak bu tür şeylere karşıyız. Bölgede kucaklayıcı politikalara ihtiyaç var. Bunun için iki ilkemiz var. Devletle halkın barışık olması ve devletlerin mezhepsel ve etnik gerilim üzerinden politikalar takip etmemesi. Maalesef Suriye'de böyle bir tehlike var. Halkın talepleri ile devletin yaklaşımı arasında bir gerilim oluşmuş durumda. Biz bunu bir mezhebin ötekine karşı mücadelesi değil, demokrasi çabası olarak görüyoruz."
Irak'taki tasfiyeler kaygı verici: "Suriye gibi Irak'ta yaşananlar da mezhep temelli gerilim işareti veriyor. Orada da çözüm demokrasi. Halbuki Arap dünyasında ilk açık ve şeffaf seçimler Arap Baharı'ndan önce Irak'ta yapıldı. Irak için bir şanstı. Keşke bu daha iyi değerlendirilseydi. Desteğini halktan alan siyasi liderlerin Irak'ın geleceğini birlikte belirlemesi gerekir. Karşılıklı önyargılarla tasfiyelere girilmesi Irak'ın geleceği açısından tehlikeli. Bunun doğuracağı bir fay hattı var. Bunu görmemiz gerekiyor. Lübnan'da da seçimden çıkan tablo ile yönetimin tercihleri arasında bir fark var. Biz, mezhepsel, ırksal tercihlerin değil, halkın tercihlerinin esas alınmasını istiyoruz."
Ortadoğu'da 3 farklı kuşak doğuyor: "Türkiye'nin Ortadoğu'yu barış havzasına dönüştürme çabalarının istenen sonucu vermemesi ve bölgedeki artan gerilimden kaygı duyup duymadığı yönündeki soruya Bakan Davutoğlu şu cevabı verdi: "Tabii ki kaygılanıyoruz. Biz kutuplaşmaya karşıyız. Bunu engellemek istiyoruz. Kaygılandığımız için bu hareketlilik içindeyiz. Son 4 ayda İranlı meslektaşımla bu 6. görüşme oluyor. 1 aylık takvimimizde bu yönde birçok temas var. Bölgede ümit verici gelişmeler de var, kaygılandırıcı gelişmeler de. Bölgede 3 farklı kuşak doğuyor. Birincisi, demokratik değişimin yaşandığı ülkeler: Tunus, Libya, Fas ve Mısır. Bölgedeki ikinci kuşak olan Lübnan-Suriye-Irak hattında değişimin yönetilememesi sorunu ile karşı karşıyayız ve ciddi kaygılarımız var. Üçüncü kuşak ise Körfez ülkeleri. Onların farklı şartları, maddi imkânları var. Bizim onlarla stratejik işbirliği anlaşmamız var."
Ortadoğu'daki dönüşüme katkı için envanter çıkarıyoruz: "Birinci grup ülkelerin değişimine destek vermek için bakanlığa talimat verdim; Türkiye'deki tüm bakanlıkların ve kurumların katılımı ile bunlara nasıl destek verebileceğimizin envanterini çıkaracağız. Bu ülkelerin yapılanmaları için seferber olacağız. İkinci hatta ise bu değişimin mezhepsel ya da etnik çatışmaya dönüşmemesi, halkın taleplerinin yönetime yansıması yönünde çaba gösteriyoruz. Lübnan ve Irak'ta seçim sonuçlarına göre yönetimin şekillenmesi önemli. Suriye'de ise ciddi kaygı taşıyoruz. Lübnan-Suriye-Irak kuşağının bir kriz kuşağına dönüşmemesi lazım. Irak'ın istikrarı çok önemli."
ABD çekilir çekilmez Haşimi'nin başına gelenler üzücü: "Irak'tan Amerikan askerleri çekilir çekilmez Tarık Haşimi gibi siyasi liderlere yönelik bu hareketlerin ortaya çıkması bizi derinden üzdü. Sanki bölge kendi kaderine sahip çıkamazmış, üçüncü ülkeler çekilince istikrarı sağlayamazmış gibi bir görüntünün oluşması ayrıca çok üzücü. Bu süreçte İran çok önemli."
TOPRAKLARIMIZDAN KOMŞULARIMIZA SALDIRI OLAMAZ:
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, iki gün süren Tahran temasları kapsamında İranlı muadili Ali Ekber Salihi'nin yanı sıra İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Yardımcısı Muhammed Rıza Rahimi ve Ulusal Yüksek Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Said Celili ile ayrı ayrı görüştü. Görüşmelerde ikili ilişkiler ile İran nükleer krizi, mezhep geriliminin arttığı Irak, sivil katliamının sürdüğü Suriye ile Filistin konuları ele alındı. Temaslarının ardından Salihi ile basın toplantısı düzenleyen Davutoğlu, Suriye'de akan kanı birlikte durdurma yönünde Türkiye ve İran'ın sorumlulukları olduğuna dikkat çekti. Tahran'ın sert tepki gösterdiği Malatya'ya kurulacak NATO füze savunma kalkanı sistemi konusunda İran'ı teskin etmeye çalıştı. Davutoğlu, "Biz İran'ı kesinlikle bir tehdit olarak görmüyoruz NATO füze kalkanı projesi, savunma sistemiyle ilgili bir füze sistemidir. Türk topraklarından komşularımıza saldırı olamaz, özellikle İran'a." dedi.

MİT, 12 yıl aradan sonra kapılarını medyaya açtı


Milli İstihbarat Teşkilatı, kapılarını medyaya açtı. Müsteşar Hakan Fidan, teşkilatın kuruluşunun 85. yıldönümü dolayısıyla medya yöneticilerini MİT binasında ağırladı.
Toplantı çıkışında Uludere'de 35 kişinin hayatını kaybettiği olayla ilgili gazetecilere yazılı bir metin dağıtıldı. Burada, MİT'le ilgili iddialara cevap verildi. Teşkilatın insansız hava araçlarından görüntü almadığı ve görüntülü istihbarat yapmadığı vurgulanan açıklamada, olay öncesinde de herhangi bir istihbarat paylaşımında bulunulmadığı kaydedildi. İthamların maksatlı olduğu savunulurken, bunun teröre karşı yürütülen mücadeleyi etkilemeyeceğinin altı çizildi.
Bu yıl 85. yaşını kutlayan Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), medya kuruluşlarının yöneticilerini ağırladı. Gazetecilerle kurum ana binasında bir araya gelen Müsteşar Hakan Fidan, pek çok konuda önemli açıklamalarda bulundu. Terörle mücadeleye yönelik istihbarat faaliyetlerinin gündeme geldiği toplantıda Fidan, bu doğrultuda Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu Genel Sekreterliği'nin oluşturulduğunu açıkladı. MİT Müsteşarı, bu kurulda Genelkurmay, Jandarma, Emniyet istihbarat birimlerinin yanı sıra Güvenlik Müsteşarlığı, Dışişleri, Dış Türkler Başkanlığı gibi kurumların da temsilcilerinin bulunacağını söyledi. Ortak yazılımla tüm istihbaratın koordinasyon altına alındığını anlatan Fidan, bunun telefon trafiğiyle de desteklendiğinin altını çizdi.
Genelkurmay Elektronik Sistemler Başkanlığı'nın (GES) MİT'e katılmasıyla birlikte 'sinyal istihbaratı'nın da tek merkezde toplanacağını belirten Fidan, şöyle konuştu: "Böylece MİT'in 'GES izliyordur' veya GES'in 'MİT izliyordur' demesiyle oluşabilecek bir alan boşluğu önlenmiş olacak. GES'in 2 bin dönümlük 'anten tarlası' var. Buradan tüm dünyadaki sinyal iletişimini takip ediyoruz, kriptoları deşifre ediyoruz." GES'in çevresindeki 3 bin dönüm hazine arazisinin de buna eklendiğini aktaran Müsteşar, bu alan üzerinde Türkiye'ye yakışır bir 'elektronik istihbarat köyü' kuracaklarını açıkladı. MİT Müsteşarı, Türkiye'ye karşı yoğun ilgi sonucu oluşan turist trafiğinin de kendileri için önem taşıdığını belirtti. "35 milyon kişi her yıl Türkiye'yi ziyaret ediyor. Hangileri istihbarat amaçlı geliyor, bunları bilmemiz lazım." diyen Fidan, MİT'teki yeni yapılanmaya ilişkin de şu bilgileri verdi: "Dış istihbarat ayrı bir Müsteşar Yardımcısı'na bağlandı. Hükümetin aktif dış politikasının arkasını doldurmamız gerekiyor. Dışişleri'yle yakın çalışmamız var. Özellikle Suriye, Irak, İran, Filistin, Afganistan, Balkanlar, Libya gibi konularda çalışıyoruz." Türkiye'de dinlemelerin mahkeme kararıyla olduğunu da aktaran Fidan, Avrupa'da birçok ülkede ve ABD'de istihbarat birimlerinin daha geniş yetkilere sahip olduğunu hatırlattı. Hakan Fidan, 'Personel alımında ailesinde 12 Eylül öncesi olaylar nedeniyle suçlananlar eleniyordu, bugün böyle bir kriter var mı?' sorusu üzerine de, "Modası geçmiş kurallara göre adam seçmiyoruz." cevabını verdi.
İHA bilgileri MİT'e gelmez
Toplantı sonrasında da Uludere'de 35 kişinin hayatını kaybettiği hava operasyonuyla ilgili olarak yazılı bir açıklama yapıldı. Son dönemde MİT'e yöneltilen eleştirilere cevap verilen açıklamada, MİT'in olay öncesinde herhangi bir kurumla istihbarat paylaşımı yapmadığı belirtildi. Kurumun insansız hava araçlarından görüntü almadığı ve görüntülü istihbarat yapmadığı vurgulandı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan, şu açıklamalarda bulundu: "Şu an ABD'den kiraladığımız Predator'lar ve İsrail'den alınan Heron'lar görüntülü istihbarat veriyor. Yerli insansız hava aracı Anka da bitmek üzere. Anka ile Türkiye havadan görüntülü istihbarat alan üçüncü ülke olacak. Bugün İHA bilgileri bize gelmiyor. Genelkurmay'a gidiyor ve orada değerlendiriliyor. Terörle mücadelede kullanılan taktik cihazların komuta ve kontrolü Genelkurmay'da."
İstihbaratçı Hüsnü Bingöl'ün belgeseli çekildi
MİT'in gazetecilerle buluşmasında 3 önemli görsel çalışma da ilk kez basınla paylaşıldı. MİT'in tarihi, Tanzimat'taki ilk sistematik istihbarat yapılanmasından 2. Abdülhamit'in Yıldız Teşkilatı'na, Enver Paşa'nın Teşkilat-ı Mahsusa'sından Karakol Cemiyeti ve MİT'e uzanan bir kısa film şeklinde anlatıldı. PKK elebaşısı Öcalan'ın Türkiye'ye getirilişinde uçaktaki görüntülerine de yer verilen film, "İstihbarat, geleceği doğru öngörmektir." sloganıyla bitti. En önemli çalışma ise Rus işgali sonrası Iğdır'da 1830-1850'ler arasında görev yapan efsane istihbaratçı Binbaşı Hüsnü Bingöl'ün hayatının anlatıldığı 'Sınırdaki Işık' adlı belgesel filmdi. Filmin fragmandaki 'Hüsnü Bingöl anıldı' başlıklı gazete kupürü, film hakkında gerekli bilgiyi veriyordu. 38 dakikalık film 5 bölüm halinde bugünden itibaren MİT'in internet sitesinden yayınlanacak.

Bosna'yı minarelerle donattı


Bosna-Hersek'in Maglay kentinde yaşayan 75 yaşındaki Muharrem Krusko, çoğu savaştan sonra olmak üzere yaptığı 230 cami minaresiyle bir rekora imza attı.
Eski Yugoslavya döneminde insanların farklı meslekleri seçtiği bir dönemde, Krusko'nun tercihi minare ustalığı olur. Ünlü minare ustası Hüseyin Muykoviç'in yanında çıraklığa başlayan Krusko, ilk minareyi 1966 yılında Gluha Bukovica köyünde ustasının desteğiyle inşa eder. Ülkede yeni cami yapılmadığı gerekçesiyle Krusko, Hırvatistan'a giderek inşaat işlerinde çalışmaya başlar. Bosna Savaşı sırasında Sırp çeteleri ülkede 614 cami ve 218 mescidi yerle bir eder. Savaşın ardından Bosna'daki camilerin yeniden inşaya başlanmasıyla minare ustasına ihtiyaç duyulur. Bunun üzerine Krusko, bir zamanlar öğrendiği, ancak ihtiyaç olmadığı için icra edemediği mesleğine yeniden döner. Emekli olduktan sonra 229 cami minaresi yapan Krusko, çocuklarının da desteğiyle yılda 23 minare yaptıkları zamanın bile olduğunu söylüyor. İşine karşı ayrı bir sevgisi olduğunu belirten Krusko, "Dünyada herhangi bir ustanın benden çok daha fazla minare inşa edip etmediğini öğrenmek istiyorum." diyor. İşini kendisinden sonra en küçük oğlunun devralacağını anlatan Krusko, "Oğlum Hayrudin, minareler konusunda çok tecrübe kazandı. Zaten uzun süredir benimle birlikte çalışıyor. Artık bensiz de çalışabilir. Bu işi devam ettirecek birisini yetiştirdiğim için de kendimi çok mutlu hissediyorum." diye konuşuyor. Krusko'nun geçen yıl Sancak Delimece köyüne yaptığı 77 metre 24 santim uzunluğundaki minare ise Balkanlar'ın en uzun minaresi unvanına sahip.

SARAYBOSNA AA

05 Ocak 2012

'Bölgesel soğuk savaş çıkarmak isteyenler var.'


İran'a giden Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Tahran yolunda önemli uyarılarda bulundu: "Mezhep gerilimi, bü- tün bölge için intihar olur."
Türkiye-İran menfaatlerinin başta Irak ve Suriye'de olmak üzere bölgede çatıştığı bir dönemde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu dün Tahran'a gitti. Davutoğlu yola çıkmadan önce çarpıcı değerlendirmelerde bulunarak İran'a mesaj yolladı. Bakan, "Bazı çevreler Sünni-Şii gerilimi etrafında bir soğuk savaş çıkarma eğilimindeler." dedi. Türk Bakan, bu meseleyi İran'daki temaslarında özellikle gündeme getireceğini de açıkça söyledi. Davutoğlu "Bölgesel bir mezhep gerilimi, bütün bölge için bir intihar olur." uyarısında bulundu.
Bakan Davutoğlu, Tahran ziyaretinden birkaç saat önce yaptığı açıklamada Ortadoğu'da kutuplaşmaların arttığına dikkat çekti. Sadece Irak ve Suriye'de değil, bütün bölgeye sirayet edecek bir tansiyon yükselmesi riski gördüklerini söyledi. "Tabii birilerinin gönlünden böyle bir şey geçebilir. Maalesef bölgemizde ister mezhepsel, ister bölgesel kutuplaşmalara zemin hazırlamak isteyenler olabilir." diyen Dışişleri Bakanı, Türkiye'nin bölgede tüm kutuplaşmalara karşı olduğunu kaydetti. Bakan, "Bölgesel bir soğuk savaşı engellemeye kararlıyız. Bazı çevreler Sünni-Şii gerilimi etrafında bir soğuk savaş çıkarmaya eğilimliler, etkileri on yıllarca sürebilecek olan. Zaten bu ziyaretimde bu konuyu özellikle gündeme getireceğim. Bölgesel bir mezhep gerilimi, bütün bölge için bir intihar olur." uyarısını yaptı. Davutoğlu, Türkiye-İran ilişkileri için de "Bazen görüş ayrılıkları olsa bile, bunları konuşarak çözmeye çalışan bir diplomatik geleneğimiz var." ifadelerini kullandı. "Şimdi bölgede yeni bir Şii-Sünni, İran karşıtı veya Körfez'deki gerilim benzeri gerilimlerin ortaya çıkmasına Türkiye şiddetle karşıdır." dedi.
Davutoğlu dünkü Tahran temasları kapsamında İranlı meslektaşı Ali Ekber Salihi ile görüştü. Görüşmede, ikili ilişkilerin yanı sıra İran nükleer krizi, mezhep geriliminin arttığı Irak, sivil katliamının sürdüğü Suriye ile Filistin konuları ele alındı. Davutoğlu bugün de Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad tarafından kabul edilecek.Bakanın, Tahran dönüşü gündemi de oldukça yoğun. Bakan ay sonunda Moskova'ya gidecek. Hemen ardından şubat ayında Washington'a bir ziyarette bulunacak. Bakan Davutoğlu, AB ve NATO toplantıları için iki kez de Brüksel'in yolunu tutacak. Bu temaslarda başta Ortadoğu ve Suriye olmak üzere Kafkaslar, Orta Asya ve Balkanlar'daki gelişmeler ele alınacak. Türk Bakan, Kıbrıs meselesini muhataplarının dikkatine özellikle getirecek. Ürdün ve Tunus dışişleri bakanları Türkiye'ye gelirken Davutoğlu da ay ortasında Lübnan'a gidecek.
 AA

Çocukları Polat, Memati ve Abdulhey ile evini Kurtlar Vadisi'ne çevirdi


Adana'da bir aile, yıllardır devam eden televizyon dizisi Kurtlar Vadisinin karakter oyuncularının isimlerini çocuklarına verdi.
Merkez Seyhan İlçesine bağlı Dağlıoğlu Mahallesinde oturan İbrahim Yılman, üç erkek çocuğuna çok sevdiği Kurtlar Vadisi dizisinin aktörleri Polat (Necati Şaşmaz), Memati (Gürkan Uygun) ve Abdulhey'in (Kenan Çoban) adlarını koydu.
Beş yıl önce evlenen 27 yaşındaki İbrahim-Sultan Yılman çiftinin Polat (4) Memati (3) ve Abulhey (1) ismindeki çocukları şimdiden Kurtlar Vadisindeki oyuncuları gibi büyük bir ilgiyle karşılanıyor. Aslen Diyarbakırlı ancak Adana'da doğup büyüyen İbrahim Yılman, vatani görevini yapıp, döndüğünde hiçbir bölümünü kaçırmadığı Kurtlar Vadisi filminin kahramanları Polat, Memati ve Abdulhey'in adlarını doğacak erkek çocuklarına vermeyi kararlaştırdığını söyledi.
Şu anda bir kasap dükkanında işçi olarak çalışan Yılman, peş peşe çocuklarının erkek olarak dünyaya gelmesiyle Cenab-ı Hak'ın dualarını kabul ettiğini kaydetti. Yılman, "Askerlik sonrası nişanlandım. Bir arkadaşıma 'Üç erkek çocuğum dünyaya gelecek ve onlara Kurtlar Vadisindeki oyuncuların isimlerini koyacağım.'dedim. 'Çocukların erkek olacak mı?'diyen arkadaşımla iddiaya bile girdim. Allah dualarımı kabul etti. Amacıma ulaştığım için çok mutluyum." dedi.
NÜFUS MÜDÜRLÜĞÜ İSİMLERİ SAKINCALI BULMUŞ
Yılman, ilk iki çocuğu Polat ve Memati'den sonra üçüncü evladının kaydını yaptırmaya gittiğinde Nüfus Müdürlüğünde şaşkınlık ve sorunla karşılaştığını ifade etti.
Yılman, şunları söyledi: "En son dünyaya gelen oğlumun adını 'Abdulhey' değimde nüfus müdürlüğündeki görevli bilgisayara bakıp; 'zaten diğer iki çocuklarınızın adları Polat ve Memati. Abdulhey adı yasak değil mi?' tepkisini aldım. Bu ismin siyasi bir anlamının olmadığını belirtip, ısrar ettim. Nüfus müdürüne soruldu, o da yasak olduğunu belirtti. Bunun üzerine ben oğlumun kimliğini çıkartmayacağım, deyip orayı terk etmek istedim. Fikrimden vazgeçmeyeceğimi gören görevliler Abdulhey ismine de ikna oldu. Kimlikleri eşime gösterdiğimde o bile inanmakta zorlandı."
Çocuklara koyduğu isimleri eşinin karşı çıktığını ancak 'Kurtlar Vadisi' dizisine olan sevgisinin ağır bastığını anlatan Yılman, çevrede sempatiyle karşılanan 'Polat-Memati ve Abdulhey ile ilgili şimdiden birçok anı yaşamış.
Çocukları hastaneye götürdüğünde doktor ve hemşirelerin onlara daha bir güler bir yüzle muamelede bulunduğunu açıklayan İbrahim Yılman, "Örneğin; Polat hastalandığında sağlıkçılar 'Memati ve Abdulhey nerede?' diye, takılıyor. Bir seferinde doktorun birine üçünü birden götürdüm. Bazıları çocukların fotoğraflarını çekti." diye konuştu.

Futbolda ara transfer dönemi resmen başladı


Futbolda ara transfer ve tescil dönemi resmen başladı.
Profesyonel liglerde ekiplerin bu sezon kadrolarındaki eksikleri tamamlamaları için son fırsat olan '2. Transfer ve Tescil Dönemi', 28 gün sürecek.
Ara transfer dönemi, 1 Şubat Çarşamba günü mesai saati bitiminde sona erecek.
Spor Toto Süper Lig ekipleri, 18. hafta maçlarının dün ve önceki gün oynanması nedeniyle, yaptıkları transferleri ancak 19. haftadan itibaren oynatmaya başlayabilecek.

Gözaltındaki OYAK Güvenlik'in eski müdürü, Kozinoğlu'nun komutanıydı


Ergenekon soruşturması kapsamında OYAK'a yönelik yapılan operasyonun en kilit ismi Orhan Çoban. OYAK Savunma ve Güvenlik Sistemleri'nin (SGS) eski genel müdürü olan Çoban, Danıştay saldırısı sırasında görevdeydi.
Emekli albay olan Orhan Çoban, Oda TV soruşturması kapsamında tutuklanan ve Silivri Cezaevi'nde hayatını kaybeden MİT mensubu Kaşif Kozinoğlu'nun da eski komutanı idi. İki isim, Özel Kuvvetler Komutanlığı'ndan MİT'e geçmişti.
Kaşif Kozinoğlu, 1995 yılında MİT'e geçmeden önce Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda kurslar tabur komutanı idi. Jandarma ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nden gelen kursiyerlere Kozinoğlu ders veriyordu. Orhan Çoban ise Kozinoğlu'nun Özel Kuvvetler Komutanlığı'ndaki okul komutanı idi. Çoban ve Kozinoğlu, aynı yılın şubat ayında ekip olarak MİT'e geçiş yaptı. Çünkü MİT'te o dönemde Dış Operasyonlar Dairesi kurulmuştu. Dairede görev yapacak yetenekli personele ihtiyaç vardı. Bu görev için Özel Kuvvetler Komutanlığı personeli biçilmiş kaftandı. Bunun için Çoban, içinde Kozinoğlu'nun da olduğu ekibiyle MİT'e geçti. İkili böylece MİT'te de birlikte çalışmaya başladı. Başlangıçta MİT'in Kozinoğlu'nu almak istemediği ifade ediliyor. Çünkü Kozinoğlu'nun Özel Kuvvetler Komutanlığı'ndaki agresif hareketleri MİT'in kulağına gitmişti. Bu sebeple MİT'in çekincesi vardı, ancak ekip olarak gelindiği için Orhan Çoban'ın MİT'e "ya hep ya hiç" dediği ifade ediliyor.
Orhan Çoban ve Kaşif Kozinoğlu ile arasındaki ilişkiye ilk dikkat çeken isim, eski MİT Kontrterör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür idi. Danıştay saldırısında kameraların bozuk veya bakımda olduğunu gazetelerden okuduğunu belirten Eymür, "Oradaki güvenlik şirketinin başında, benim yanımda 1990'lı yıllarda çalışmış olan Orhan Çoban isimli emekli albay var. Kaşif Binbaşı (Kozinoğlu) ile birlikte bize gelen grubun en kıdemlisiydi." demişti. Eymür, kendisine ait internet sitesinde de Orhan Çoban ile ilgili olarak şu bilgileri verdi: "Yeşil'in bahsettiği Kemal Yılmaz Paşa, o tarihlerde MİT'teki Yavuz Ataç, Orhan Çoban, Kaşif Kozinoğlu gibi 'Özel Kuvvetler Komutanlığı (Özel Harp)' kökenli emekli subaylarla yakın ilişki içindeydi. Bu kişiler MİT müsteşarı olacağına muhakkak gözüyle baktıkları Kemal Yılmaz'a devamlı bilgi taşıyorlardı. MİT'teki asker kökenliler Kemal Yılmaz'ın başlarına geleceğine o kadar kesin bakıyorlardı ki, nakledilenlere göre Yavuz Ataç ve Orhan Çoban, yeni yapılanma ile ilgili listeleri tanzim ederken makam kavgasına girmişler, aralarında sert tartışmalar çıkmıştı."
Eymür'ün Danıştay saldırısındaki karartmanın arkasında olduğunu ima ettiği Orhan Çoban, MİT'ten ayrılınca OYAK SGS müdürü oldu. Çoban daha sonra OYAK Güvenlik'ten ayrıldı.
Kayıtları silen 2 kişi de gözaltına alınanlar arasında
Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği'nce yürütülen, 'Danıştay saldırısında kamera kayıtlarının silinerek delillerin karartıldığı' iddiasına yönelik soruşturma kapsamında gözaltına alınanlar arasında, görüntüleri silerken kameraların tespit ettiği öne sürülen 2 kişinin de bulunduğu öğrenildi. TÜBİTAK'ta görevli bilirkişi Hayrettin Bahşi'nin güvenlik kameralarına ait görüntüleri inceleyerek hazırladığı ön rapor ve bilirkişi raporu İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmişti. TÜBİTAK tarafından hazırlanan bilirkişi raporlarında, OYAK Güvenlik'in yöneticilerinin yaklaşık 5 ay hiç arızalanmayan kameralara, Danıştay saldırısına iki hafta kala sıklıkla müdahale etmeye başladığı belirlendi. 2005 yılı Aralık ayında Danıştay'a kamera sistemi hizmeti vermeye başlayan OYAK'ta yapılan incelemelerde Aralık 2005-3 Mayıs 2006 arasındaki süreçte kameraların 4,5 ay boyunca hiç arızalanmadığı tespit edildi. Kameralarda ilk arızanın 3 Mayıs tarihinde meydana geldiği ve Danıştay saldırısından bir gün öncesi 16 Mayıs 2006'ya kadar 4 kez arızalandığı gerekçesiyle kameralara müdahale edildiği tespiti yapıldı. Ancak bilirkişi, kameraların gerçekte hiç arızalanmadığını tespit etti. Yine bilirkişi, kamera kayıtlarının yer aldığı hard disklerin, Danıştay saldırısından bir gün önce 16 Mayıs 2006'da tamamen silindiği tespitine yer verdi. Saldırının sanığı Alparslan Arslan'ın olaydan bir gün önce Danıştay'da saldırı için keşif çalışması yaptığı ortaya çıkmıştı. 

Maaş zamları, enflasyonun altında kalacak


Özel sektörün bu yıl ücretlere ortalama yüzde 7,5 oranında zam yapması bekleniyor. Türkiye Personel Yönetimi Derneği (Peryön) tarafından hazırlanan 2012 yılı ücret artışları anketine göre, en yüksek ücret zammı yüzde 8,8 ile otomotiv sektöründe olurken hizmet, telekomünikasyon, beyaz eşya, enerji ve ilaç sektörleri çalışanlarına önceki yılın zam oranını uygulayacak.
Ortalama zam oranı, Türkiye İstatistik Kurumu'nun açıkladığı Tüketici Fiyatları Endeksi'ndeki yıllık yüzde 10,45'lik artışın altında kalırken, özel sektörde ücret zammı 2011'de yüzde 7,4 ile bir önceki yılın enflasyon oranının altında kalmıştı. 25'i aşkın sektörden 180 firmanın cevaplarına göre en yüksek ücret zammını gerçekleştirmesi beklenen otomotiv sektörünü yüzde 8,7 ile sağlık, yüzde 8,4 ile üretim, yüzde 8,2 ile holding izleyecek. En düşük ücret artışı yüzde 6 ile ilaç sektöründe yapılırken, ilaç sektörünü yüzde 6,2 ile finans takip edecek.
2012'de 10 sektör önceki yıla göre daha yüksek ücret zammı yaparken, 11 sektör daha düşük zam yapacak. Hizmet, telekomünikasyon, beyaz eşya, enerji ve ilaç sektörleri, çalışanlarına önceki yılın zam oranını uygulayacak. 2012'de önceki yıla göre zam oranını en çok artıran sektör 1,2 puanla holding olacak. Ankete katılan firmaların yüzde 68'i ikramiye, prim gibi ücret tamamlayıcı uygulamalarda değişiklik yapmayacağını açıklarken, yüzde 14'ü oranlarda artış, yüzde 3'ü azaltma yapacak. Çalışanlara sağlanan yan haklara bakıldığında şirketlerin çalışanlarına yüzde 77 ile en çok telefon, yüzde 69 ile dizüstü bilgisayar ve yüzde 67 ile sağlık sigortası sağladığı görülürken, şirketlerin en az ilgi gösterdiği yan haklar yüzde 17 ile bireysel emeklilik ve yüzde 28 ile hayat sigortası oldu. 

Uludere'ye, Kılıçdaroğlu gibi BDP'lilerle şov yapmaya gitmedik


Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, CHP lideri Kemal Kılıçdar-oğlu'nun "Uludere'de bakanlar tiyatro çadırına gittiler. Sadece bir köy korucusunun evini ziyaret ettiler." sözlerine tepki gösterdi.
Kılıçdaroğlu'nun Uludere ziyareti sırasında BDP'li Hasip Kaplan tarafından karşılanmasını hatırlatan Atalay, "Biz oraya CHP'nin genel başkanı gibi BDP'lilerle el ele şov yapmaya filan gitmedik. Biz oraya, derin bir acıyla ve bir devlet sorumluluğu içerisinde hem taziyelerimizi bildirmek, hem bu olayı daha iyi anlamak hem de sorunları çözmek için gittik." ifadelerini kullandı.
Beşir Atalay, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz ile birlikte Kırıkkale Valisi Hakan Yusuf Güner'i ziyaret etti. Burada Uludere olayına değinerek yaptıkları taziye ziyaretini anlattı. CHP liderinin kendisine yönelik eleştirilerini de hatırlatan Atalay, bu tür açıklamaların bir genel başkana yakışmadığını ifade etti. Atalay, şöyle devam etti: "Bu şekilde gidip, sonra da gelip böyle seviyesizce ve yalan ifadeler bir genel başkana hiç yakışmıyor. Ama bu, onun tabiatı. Genel başkan olmakla lider olunmuyor. Liderlik ciddi bir iştir. Böyle yalanlarla, iftiralarla liderlik olmaz. Böyle devlet adamı da olunmaz."

04 Ocak 2012

Türkiye, nüfus bakımından dünyada kaçıncı?


Dünyada her 100 kişiden biri Türkiye'de, her 5 kişiden biri de Çin'de yaşıyor.
AA muhabirinin IMF tarafından hazırlanan ''Dünya Ekonomik Görünümü'' raporundan yaptığı hesaplamalara göre, dünya nüfusu artış hızı yavaşlamakla birlikte yine de olağanüstü boyutlarda artmaya devam ediyor.
Verilere göre, 2000 yılında yaklaşık 6 milyar 95 milyon kişi olan dünya nüfusu, 2011 yılında 6 milyar 946 milyon kişiye ulaştı. Dünya nüfusunun 2015 yılında 7 milyar 254,5 milyon kişiye, 2025 yılında ise 7 milyar 989,7 milyon kişiye ulaşacağı tahmin ediliyor.
Nüfus açısından dünya ülkeleri içinde ilk sırada yer alan ve dünya nüfusundan neredeyse beşte birinin yaşadığı Çin'in nüfusu, bu yıl 1 milyar 348,1 bin kişiyi, Hindistan'ın nüfusu ise 1 milyar 209,9 milyon kişiyi aşmış durumda.
Nüfus büyüklüğü bakımından üçüncü sırada bulunan, dünya nüfusunun yüzde 4,50'ini barındıran ve bu yıl itibariyle nüfusu 312,9 milyon kişiye ulaşan ABD, dördüncü sırada 240,5 milyon kişi nüfusu ile Endonezya, beşinci sırada 194,9 milyon kişi nüfus ile Brezilya, altıncı sırada ise 175,3 milyon kişi nüfus ile Pakistan bulunuyor.
Çin, Hindistan, ABD, Endonezya, Brezilya ve Pakistan'ın toplam nüfusu dünya nüfusunun yarısından fazlasını oluşturuyor.
-2015'de Brezilya'da 200 milyonu geçecek-
Öte yandan, 2015 yılında nüfus bakımından Çin'in 1 milyar 375,3 milyon kişiye, Hindistan'ın 1 milyar 272 milyon kişiye, ABD'nin 325 milyon kişiye, Endonezya'nın 251,7 milyon kişiye ulaşacağı öngörülüyor. Şu anda yaklaşık 194,93 milyon kişinin yaşadığı Brezilya'nın nüfusunun 2015 yılında 201,12 milyon kişiye, 2025 yılında ise 231,89 milyon kişiye ulaşacağı tahmin ediliyor.
2025 yılına kadar Hindistan'ın yaklaşık 186 milyon artarak 1 milyar 396 milyon kişiye, Çin'in nüfusunun ise 46,5 milyon artarak 1 milyar 394,6 milyon kişiye ulaşacağı öngörülüyor. Böylece 2025 yılında dünyada en büyük nüfusa sahip ülke Hindistan olacak.
-Türkiye'nin nüfusu-
Bu yıl itibariyle nüfusu 72,15 milyon kişi olarak belirlenen Türkiye, nüfus büyüklüğü bakımından dünyada 19'uncu ülke konumunda ve yüzde 1,04 paya sahip.
Türkiye'nin nüfusunun 2015 yılında 75,50 milyon kişiye, 2025 yılında ise 90,50 milyon kişiye ulaşacağı tahmin ediliyor. Böylece Türkiye'nin 2025 yılında dünyada nüfus büyüklüğü bakamından 17'inci ülke olacağı ve yüzde 1.13 pay alacağı öngörülüyor.
-Nüfusu gerileyen ülkeler
2000-2011 döneminde nüfus hareketlerine bakıldığında, Almanya (yüzde 0,1), Estonya (yüzde 0,2), Bulgaristan (yüzde 0,7), Letonya (yüzde 1,1), Litvanya (yüzde 0,5), Macaristan (yüzde 0,1), Romanya (yüzde 0,5), Hırvatistan (yüzde 0,3) ve Rusya'nın (yüzde 0,1) azaldı.
Dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biri olan ve geçen yıl 82,28 milyon nüfusa sahip Almanya'nın nüfusu 2011 yılında 81,44 milyon kişiye düştü. Almanya'nın 2015 yılında ise nüfusunun yüzde 80,79 milyon kişiye gerileyeceği öngörüldü.
Bu arada dünya nüfusunun yüzde 85,10'u yükselen ve gelişmekte olan ekonomilerde, yüzde 14,90'ı da gelişmiş ekonomilerde toplanmış durumda.

CHP, 12 KHK için Anayasa Mahkemesine başvurdu


CHP, 12 Kanun Hükmünde Kararname'nin (KHK) daha iptali için Anayasa Mahkemesine başvurdu. Son başvuruyla birlikte CHP'nin KHK'ların iptali için Yüksek Mahkeme'ye başvurusu 30'a ulaştı.
Daha önce Yetki Kanunu kapsamında çıkarılan KHK'lardan 18'inin iptali için Anayasa Mahkemesine giden CHP, son olarak aralarında bazı bakanlıklara ilişkin KHK'ların da yer aldığı 12 KHK için Anayasa Mahkemesine gitti.
CHP'nin iptalini istediği KHK'lar şöyle:
-655 sayılı Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK,
-656 sayılı Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK,
-657 sayılı Orman ve Su İşleri Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK ile Bazı Kanun ve KHK'lerde Değişiklik Yapılmasına Dair KHK,
-658 sayılı Türkiye Su Enstitüsünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında KHK,
-659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin KHK,
-660 sayılı Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK,
-661 sayılı Avrupa Birliği Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK ile Bazı Kanun ve KHK'lerde Değişiklik Yapılmasına Dair KHK,
-662 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK ile Bazı Kanun ve KHK'lerde Değişiklik Yapılmasına Dair KHK,
-663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK,
-664 sayılı Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK,
-665 sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve KHK'lerde Değişiklik Yapılmasına Dair KHK'ların tümünün ve ayrı ayrı tüm maddeleri ile eklerindeki cetvel ve listeleri,
-666 sayılı Kamu Görevlilerinin Mali Haklarının Düzenlenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve KHK'lerde Değişiklik Yapılmasına Dair KHK'nin ise kamu personeline sağlanan mali ve sosyal haklar hariç olmak üzere, mali ve sosyal haklar bağlamında kamu personeline daha önce yapılan ödemelere ilişkin kanun ve KHK'leri yürürlükten kaldıran düzenlemeler, Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığı idari personeli ile düzenleyici ve denetleyici kurumlarda istihdam edilen uzmanların kazanılmış haklarını ellerinden alarak personel arasında kurum içi eşitsizlikler yaratan düzenlemelerin İptali ve yürürlüklerinin durdurulması.
İptal davası açılan 12 KHK'nin tümünde ayrıca ''Başkanın Reddi'' talebinde de bulunuldu.

03 Ocak 2012

Erdoğan: İp gevşetilmezse tuvalete gidemezler


Başbakan Erdoğan, sınırda ölen 35 kişi için etnik köken ayrımı yapanların iblisin yolunda yürüyenler olduğunu söyledi. Erdoğan, “Silahlı efendileriniz ipinizi gevşetmediği sürece tuvalete bile gidemezsiniz” dedi.


 Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuşma yaptı.

Başbakan Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle;
"9 yılda asgari ücreti enflasyona ezdirmedik. Lisans ve lisansüstü öğrencilerine verilen burs miktarını 240 liradan 260 liraya, master öğrencilerine verilen burs miktarını 480 liradan 520 liraya, doktora öğrencilerine verilen burs miktarını da 720 liradan 780 liraya çıkartıyoruz. Artışların öğrencilere hayırlı olmasını diliyoruz.
'RANZA SİSTEMİ KALKIYOR'1 milyon 173 bin öğrenciye burs ve kredi veriyoruz. Bu da yüzde 60’lık bir artış demektir. Yurtlardaki ranza sistemini kaldırıyoruz.
'KİMSENİN İÇ İŞLERİNE KARIŞMIYORUZ'Biz hiçbir ülkelerin iç işlerine karışmıyoruz. Ortak dünyayı paylaşan bir ülke olarak sorulduğunda düşüncemizi ortaya koyuyoruz. Komşumuz Suriye’yle ilgili sessiz kalamayız. Filistin'deki ittifakı yürekten destekliyoruz.
Irak’ta yeni çatışmaların ortaya çıkması tüm İslam ülkelerini endişelendiriyor. Irak’ta kardeş kanı akmaması için samimi uyarılarımızı yapıyoruz. Iraklı kardeşlerimiz bilsinler ki İslam dünyasının gözü kulağı Irak’tadır.
DEPREMZEDEYE 2 MİLYAR LİRABu ayın sonuna kadar Van’da çadır kent kalmayacak. Van için eleştiri yapıyorlar. Diyojen gibi elimde lambayla birilerini arıyorum ama yok.

Yaklaşık 2 milyar lirayı Van için, depremzedelerin barınma ihtiyacının karşılanması için seferber ettik. Kalıcı konutları Ağustos sonunda yetiştirmeyi hedefliyoruz.
Muhalefet vicdani olmayan bir yaklaşım içerisindedir. Biz candanız, onlar yandan.
'MEDYAYA RAĞMEN TEŞEKKÜR EDİYORUM'Yapılan hava operasyonunda 35 vatandaşımız hayatını kaybetti. Bu acı hadisede adli ve idari inceleme yapılıyor, yapılacaktır. Genelkurmay Başkanlığımız inceleme başlattığını açıklamıştır. Ben de Genelkurmay Başkanı’yla konuyu görüştüm. Genelkurmay Başkanı ve komuta kademesine bu konudaki hassasiyeti nedeniyle medyaya rağmen teşekkür ediyorum.
Vatan topraklarını ilmik ilmik işleyen tek iktidar biz olduk, işlemeye de devam edeceğiz. Milleti öne çıkararak çalışan bir hükümet olduğumuz için medyayla anlaşamıyoruz.
Tek parti iktidar döneminizde ne yaptığınızı ortaya koyun. Geçmiş hükümetler bu halka acılar yaşattı.
'CENAZE AYIRANLAR İBLİS YOLUNDADIR'Cenaze töreninde istismar yapanları da gördük. Kim ki ‘Uludere’de 35 Kürt öldürüldü’ diyerek etnik zemine taşıyorsa her türlü insani ve vicdani değeri ayaklarının altına alıp çiğnemiştir. Biz ‘35 insan, 35 can yitirilmiştir’ diye bakıyoruz. Cenazeleri bile etnik kökenle tasnif edenler insanlıktan nasibini alamayanlardır.
Ölenlerden birinin ablası partimizin Kadın Kolları'nda çalışan bir bayan. Ama bizden bunun istismarını duydunuz mu? Bunların kalpleri kararmıştır. Cenazeleri bile ayıranlar, iblisin yolunda yürüyenlerdir.
Protestoda kameralar önünde kahkahalar atacak kadar insafsız ve vicdansızlardır. Korucuları terör örgütüne nasıl hedef gösterdiklerini çok iyi biliyoruz. Cenazeler üzerine parti bayraklarını asmak ikiyüzlülük ve fırsatçılık değildir de nedir?
'İPİNİZ GEVŞETİLMEDİKÇE TUVALETE BİLE GİDEMEZSİNİZ'Silahlı efendileriniz ipinizi gevşetmediği sürece tuvalete bile gidemezsiniz. Neyi, kimi bölüyorsunuz?
Terör örgütünün kalkan yaptığı vatandaşlar için hangi tepkiyi gösterdiniz? Sizin nifak tohumlarınız kök salmaz. Apo'ya 'peygamber' diyenlerin bu topraklarda muhatabı yoktur.
'KAYMAKAM DÖVMEK İNSAN MÜSVEDDESİNİN İŞİ'Bu ülkenin insanı ‘Misafir başım gözüm üstüne’ der. Taziyeye gelmiş, kendisi de o coğrafyanın insanı olan Kaymakamı öldüresiye dövmek, linç etmek, benim Kürt kökenli kardeşimin değil; işte o insan müsveddelerinin işidir. Fırsatçı siyasetçiler ve bazı medya organları bu olayı istismar ediyor.
BARANSU'YA YANIT(Gazeteci Mehmet Baransu’ya yanıt) Benim derdim kimseyi korkutmak değil. Ben Kasımpaşa’lı olmaktan şeref duyarım. Bu ülke bize yüzde 50 oy vermişse, sen gocun. Kendinizi check edin. 
HANİYE AK PARTİ GRUBU'NDAErdoğan'ın konuşması sırasında Gazze'deki Filistin Yönetimi Başbakanı İsmail Haniye salona girdi. Erdoğan alkışlarla karşılanan Haniye'yle selamlaştı.
Başbakan Erdoğan, konuşmasına daha sonra kaldığı yerden devam etti.
CHP'YE TEPKİCHP’nin bu olayı Mustafa Muğlalı hadisesiyle eş tutarak çok büyük sorumsuzluk örneği sergilemiştir. Açıklamalar sorumsuzca. Bu hadiseyi '33 kurşun'a benzetmek fırsatçılıktır. CHP’nin BDP’nin diliyle konuşmasına anlam vermekte zorlanıyoruz.
Bu hadisenin üzerine kararlılıkla gideceğiz. Onların acısını paylaşacağız. Yapılması gereken neyse yapacağız. Geleceğe taşımayacağız.
'MOLOTOF SİLAH SAYILACAK'Tarlabaşı Caddesi'nde otobüste bulunan vatandaşımızın ne günahı var? Otobüsleri molotof atarak o insanları ölüm tehlikesi altına nasıl bırakırsın? Biz molotofkokteylinin de silah olarak sayılması için teklif hazırlayacağız.

Otobüs duraklarının ne günahı var? Bunlar insanlıktan nasibini almamış, bunlar müsfette bile değil. Meydanı teröre bırakmayacağız.
Bu millet her türlü habis uru söküp atacaktır. Bedeli ne olursa olsun biz bu meseleyi demokrasiyle çözeceğiz."

02 Ocak 2012

Çözüme karşı çıkanlar, çatışmayı körüklüyor


Türkiye, terörle mücadelede başarılı bir sürece girerken, Ulu-dere'de 35 vatandaşın öldürülmesi ve ardından yaşananlar geçmişteki provokasyonları yeniden gündeme getirdi.
1993'te OHAL kaldırılacakken, Bingöl-Elazığ karayolunda 33 asker kurşuna dizildi. Sınır ötesi operasyon tezkeresinin Meclis'e geldiği 2007'de Dağlıca'da 12 asker şehit edildi. Hedef etnik çatışma çıkarmaktı. Provokatörler, 12 Eylül referandumundan önce bu kez Hatay-Dörtyol'da sahnedeydi.

Uludere'de sınıra yakın bölgede çoğu akraba 35 sivilin hayatını kaybetmesiyle başlayan bölgedeki gerginlik, taziye ziyaretinde bulunan Uludere Kaymakamı Naif Yavuz'a yönelik saldırıyla arttı. Köylülerin müdahalesiyle kurtarılan Kaymakam Yavuz'a yönelik gerçekleştirilen darp girişimi Türkiye'nin yakın tarihinde yaşadığı terör olaylarının arkasından ortaya çıkan provokasyonları gündeme getirdi.
'33 Er' olayı, OHAL'in kalkmasını engelledi: 24 Mayıs 1993 tarihinde Bingöl-Elazığ karayolunda silahsız 33 asker kurşuna dizilmişti. Bu acı olaydan önce PKK'lılara getirilecek kısmî afla birlikte OHAL'in kaldırılması da planlanıyordu. Devlet ilk defa Kürt sorununu kabul etmiş ve bu yönde çözüm adımları atmıştı. Fakat '33 er' olayı olarak tarihe damgasını vuran hain saldırı sonucunda OHAL'in kaldırılması iptal edildi. PKK'ya yönelik kısmî af ise bir daha görüşülmemek üzere rafa kaldırıldı.
Dağlıca'da etnik çatışma hedeflendi: 21 Ekim 2007'de kalabalık bir terörist grup, Yüksekova'daki Dağlıca Taburu'na gerçekleştirdikleri saldırıda 12 asker şehit olmuş, 8 asker kaçırılmıştı. Saldırının gerçekleştiği günlerde Meclis'te 'sınır ötesi operasyon' tezkeresi görüşülüyordu. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Barzani heyetiyle yaptığı görüşmede, "Dağlıca baskınından sonra Türkiye bir yol ayrımına gelmişti. Ya savaşa yönelecekti ya da ortak akılla hareket edip barışa. Biz bu yolu seçtik, akıllı hareket edip temaslarımızı yoğunlaştırdık." sözü ile provokasyonun amacını deşifre etmişti.
Başbakan'la Türk'ün görüşmesi sabote edildi: 27 Mayıs 2009'da Çukurca'daki Hantepe bölgesinde 7 asker mayına basarak şehit oldu. Saldırı, Başbakan Erdoğan'ın açılımla ilgili kapatılan DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk ile yapacağı görüşme gününe denk gelmişti. Acı olayın duyulmasından sonra görüşme iptal edildi.
Reşadiye saldırısı günü, kapatma davası açıldı: Tokat'ın Reşadiye ilçesine bağlı Sazak köyü yakınlarında 7 Aralık 2009'da teröristlerin hain saldırısı sonucu 7 asker şehit olmuştu. Saldırının DTP'nin kapatılması yönündeki davanın açıldığı tarihe denk gelmesi ise dikkat çekmişti. Olayları bahane ederek çeşitli illerde kepenk indirme eylemlerinden sokak olaylarına kadar birçok oyun tezgâhlandı.
Provokatörler Dörtyol ve İnegöl'de: 12 Eylül anayasa değişikliği referandumu öncesi Hatay'ın Dörtyol ilçesinde teröristlerin devriye gezen polis otosuna saldırması sonucu 4 polis şehit olmuştu. İlçede eylemin ardından fısıltı gazetesi, teröristlerin ilçe emniyet müdürlüğü binasında olduğu yönünde bilgi verince, halk emniyet müdürlüğü binasının önüne giderek teröristleri linç etmek istemişti. Ardından kalabalık grup, Kürt kökenli esnafın dükkanlarına saldırmıştı. Dörtyol'daki provokasyon Bursa'nın İnegöl ilçesine sıçramıştı. Aynı gün Kürt kökenli minibüs şoförünün kullandığı aracın önü bir grup tarafından kesilmiş ve "Buradan bir daha geçmeyeceksin." denilerek tehdit edilen şoför, grup tarafından dövülmüştü. Bunun üzerine minibüs şoförü 3 arkadaşıyla kendisine saldıranların bulunduğu kahveye giderek 5 kişiyi yaralamıştı. Ardından ilçe merkezinde çıkan arbedede birçok dükkân zarar görmüştü.
Geçitli'den sonra bölge karıştırıldı: 16 Eylül 2010'da Hakkâri'nin Geçitli köyünde bir minibüsün geçişi sırasında uzaktan kumandalı mayının patlaması sonucu 9 sivil vatandaş hayatını kaybetmiş 3 kişi de yaralanmıştı. Olay yeri yakınlarında Hakkâri Dağ ve Komando Tugayı'na ait poşetler içerisinde patlayıcı bulunmuş ve ardından bölgede sokak eylemleri tırmanmıştı. Daha sonra eylemin bir grup PKK'lı tarafından yapıldığı ortaya çıkmıştı.

2011'de kazalar yine can yaktı


Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Eğitim ve Araştırma Dairesi Başkanlığı, 2011 yılının ilk 11 ayında sadece polis sorumluluk bölgesinde meydana gelen 254 bin trafik kazasında 178 bin 255 kişinin yaralandığını, 2 bin 382 kişinin de hayatını kaybettiğini açıkladı. Bu kazalardaki maddi kayıp ise 1 milyar lira buldu. Kaza bilançosunda değişen bir şey olmadığını belirten Türkiye Trafik Kazalarını Önleme Derneği Genel Başkanı Avukat Hitay Güner, "Bu rakamlar sadece kaza yerinde ölenleri kapsıyor. Jandarma sorumluluk bölgesiyle birlikte geçen yıl 4 bin kişi kazalarda ölmüş. Rakamlar geçen yılda aynıydı, değişen bir şey yok. Medyanın trafik kazalarını sürekli gündemde tutup, toplumun konuyla ilgili seferber olması gerekiyor." dedi.
Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Eğitim ve Araştırma Dairesi Başkanlığı verilerine göre, 2011 yılının ilk 11 ayında Türkiye genelinde polis sorumluluk bölgesinde, bin 497'si ölümlü, 99 bin 869'u yaralamalı olmak üzere 254 bin kaza meydana geldi. Bu kazalarda 2 bin 382 kişi kaza yerinde hayatını kaybetti. Kazaya karışmalarına rağmen sürücülerin kendi aralarında anlaşarak tutanak tanzim ettiği maddi hasarlı kazalar ise istatistiklerde yer almadı. 254 bin kaza sonucu ülke genelinde 932 milyon 424 bin 488 bin TL'lik maddi hasar meydana geldi. 2011'in Kasım ayında ise ülke genelinde 23 bin 256 kaza meydana geldi. 253 kişinin hayatını kaybettiği kazalarda 16 bin 599 kişi de yaralanarak hastanelere kaldırıldı. 259 bin trafik kazasının meydana geldiği 2010 yılında 2 bin 738 kişi hayatını kaybetmiş, 171 bin 475 kişi yaralanmıştı.
Rakamların sadece polis sorumluluk bölgesindeki kazaları kapsadığını belirten Türkiye Kazaları Önleme Derneği Başkanı Avukat Hitay Güner, ölüm sayısının da sadece kaza yerindeki ölümleri kapsadığını hatırlattı. Güner, jandarma sorumluluk bölgesi ve hastanelerde ölen kazazedelerle birlikte 2011'deki ölüm sayısının geçtiğimiz yılda olduğu gibi 3-4 bin kişi arasında tahmin edildiğini söyledi. Güner şunları kaydetti: "Dolayısıyla değişen bir şey yok. 2010'da da 3-4 bin insanımızı yollarda kazalarda kaybettik. Topyekun bir seferlerlik ilan etmemiz gerekiyor. Medyanın da trafik kazalarını, trafik konusunu devamlı gündemde tutması gerekiyor. Bence toplumun ilk gündem maddesi trafik olmalı. Eğitimden başlayarak konuyu masaya yatırıp bir seferberlik ilan etmemiz gerekiyor. Trafikteki araç sayısı arttıkça kaza riski de artıyor. Araç kullananlar kesinlikle yorgun (alkollü araç kullanmak, uykusuzluk) Kaza; uzun süre araç kullanmaktan olur. Sürücülerimiz maalesef 90 kilometrelik azami hızı asgari hız olarak algılıyor. Yollarımızın çoğu iki yönlü, sollama yaparken yüzde yüz emin olmadan şeritten çıkmamamız lazım."
(CİHAN)

YGS başvuruları yarın başlıyor


Üniversiteye girişte uygulanan birinci aşama sınavı Yükseköğretime Geçiş Sınavı'na (YGS) başvurular yarın başlayacak. Başvurular, 13 Ocak 2012 tarihine kadar yapılabilecek.
Adaylar 2012-ÖSYS Kılavuzu ile aday başvuru formuna, ÖSYM'nin ''http://www.osym.gov.tr'' internet adresinden ulaşabilecek. Adaylar isterlerse örnek kılavuzları başvuru merkezlerinde inceleyebilecek.
Kılavuzda, başvuru işlemleri, puanların hesaplanması, sınavların uygulanması, üniversiteye girişte ikinci aşama sınavı olan Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) ile ilgili ayrıntılı bilgiler yer alıyor.
ÖSYS'nin ilk sınavı olan YGS'ye başvurular 3-13 Ocak 2012 tarihleri arasında yapılacak. 2012-2013 öğretim yılında yükseköğretimin tüm lisans ve ön lisans (sınavsız geçiş dahil) programlarında öğrenim görmek isteyen adaylar 2012-ÖSYS'ye başvuracak.
Van'da öğrenim gören ancak deprem nedeniyle öğretime devam edilemediği için diğer ortaöğretim kurumlarına nakledilen ve 2012-ÖSYS'ye başvurmak isteyen son sınıf öğrencileri ise öğrenime devam ettikleri ortaöğretim kurumunda başvurularını yapabilecekler. Öğrenime devam ettikleri okullarının başvuru merkezi olmaması durumunda ise bu öğrenciler okul müdürlükleri tarafından en yakın başvuru merkezine yönlendirilecek.
-Kimler başvurabilecek?-
ÖSYS'ye 2011-2012 öğretim yılında ortaöğretim kurumlarının (Lise veya dengi okullar, açıköğretim lisesi) son sınıfında okumakta olan öğrenciler, ortaöğretim kurumlarının son sınıflarında beklemeli durumda bulunanlar, ortaöğretim kurumlarının dışardan bitirme sınavlarına girenler, ortaöğretim kurumlarını bitirmiş olanlar, ortaöğretimlerini yabancı ülkelerden yapanlardan durumları bu belirtilenlere uyanlar başvurabilecek.
Durumları bu şartlara uyan yabancı uyruklu veya hiçbir devletin uyruğunda olmayan adaylar da 2012-ÖSYS'ye başvurabilecek. Ancak bu adaylar 2012-Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzunda yer alacak yükseköğretim kontenjanlarına yerleştirilemeyecek.
Ancak doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenlerin 5203 sayılı Kanun ve 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu ile Saklı Tutulan Hakların Kullanılmasına İlişkin Belge sahibi olmaları durumunda 2012-ÖSYS'ye başvurabilecek.
Bu adaylar 2012-ÖSYS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzunda yer alacak yükseköğretim programlarına yerleşme hakkı kazanmaları durumunda söz konusu kontenjanlara yerleştirilecekler.
Meslek yüksekokulları ve açıköğretim ön lisans programlarına başvuran adaylar sınavsız yerleşebilecek. Bu adayların dışındaki tüm yükseköğretim programlarına girmek isteyen adayların 2012-YGS'ye girme zorunluluğu bulunuyor. Sınavsız yerleştirme yapılan ön lisans programlarının boş kalan kontenjanlarına, alan dışından yerleştirme yapılırken ilgili 2012-YGS puanları kullanılacak.
-Başvuru, ücret yatırılmadan yapılmayacak-
ÖSYS'ye başvuruda ortaöğretim kurumu (okul) müdürlükleri ve ÖSYM Sınav Merkezi Yöneticilikleri başvuru merkezi olarak görev yapacak. Ancak aynı adreste birden çok ortaöğretim okulunun bulunduğu durumlarda, bu okulların hepsine hizmet veren bir başvuru merkezi bulunacak.
ÖSYS Başvuru Merkezlerinin adresi, başvuru tarihlerinde ÖSYM'nin internet sitesinde yer alacak.
Henüz mezun olmamış, son sınıf düzeyindeki adaylar başvurularını okullarının bağlı olduğu başvuru merkezine yapacaklar. Okulun bağlı olduğu başvuru merkezi çalışır durumda değilse de okul müdürü adayları belirli bir başvuru merkezine yönlendirecek.
Mezun durumdaki adaylardan, 2010 ve 2011-ÖSYS'nin her ikisine de başvurmamış olanlar ile 2010 veya 2011 ÖSYS başvurularından en az birini bir başvuru merkezi aracılığıyla yapmamış olanlar, 2010 veya 2011-ÖSYS'ye başvurmuş olanlardan son başvurusuna göre öğrenim bilgilerinde değişiklik olanlar başvurularını istedikleri başvuru merkezine yapabilecek.
Mezun durumdaki adaylardan 2010 veya 2011-ÖSYS'ye başvurmuş olan ve öğrenim bilgilerinde değişiklik olmayan adaylar, başvurularını bireysel olarak internet aracılığıyla yapabilecekleri gibi diledikleri bir başvuru merkezi aracılığıyla da yapabilecek.
Başvurusunu bir başvuru merkezinde yapması gereken adaylardan, başvuruların yapılabileceği tarihler arasında sürekli yurt dışında bulunan, sürekli hastalık ya da sürekli tutukluluk gibi nedenlerle başvuru merkezine gitmesi mümkün olmayan adaylar, başvurularını posta yoluyla yapacak.
Başvurusunu bir başvuru merkezinden yapan adayların Aday Başvuru Formu'nu doldurması gerekiyor. Son sınıf düzeyindeki adaylar bu formu doldurduktan sonra okudukları okulun bir yetkilisine onaylatacak.
Başvuru işlemini yaptıracak adayın, başvuru merkezine gelmeden önce başvuru ücretini yatırmış olması gerekiyor. Ücretini yatırmayanların başvuru işlemi gerçekleştirilemeyeceği için adayların ücretlerini zamanında yatırmaları gerekiyor. 2010 veya 2011-ÖSYS'ye başvurusunda ve bilgilerinde hiçbir değişiklik olmayıp internet üzerinden başvuru yapacak adaylar için de aynı kural geçerli olacak.


-Ücret internet üzerinden de bankalara yatırılabilecek-
Sınava yurt içinden başvurmak isteyen adaylardan, ''YGS'ye girmek istiyorum'' seçeneğini işaretleyenler 35 TL'yi, ''YGS'ye girmek istemiyorum, sadece Sınavsız Geçişe başvurmak istiyorum'' seçeneğini işaretleyenler 10 TL'yi kılavuzda belirtilen bankalardan birine yatıracak.
Bankaya giderek ücret yatırmak isteyen adayların bu ücreti yatırmak için banka görevlisine T.C Kimlik Numarası, adı, soyadı bilgileri ile kaç TL yatıracağını bildirmesi yeterli olacak.
Adayların bankadan aldıkları dekontu saklamaları gerekiyor.
Adaylar isterlerse banka şubelerine gitmeden internet aracılığıyla da bankaya ücret yatırabilecek.
-''Fotoğraf, yüzü açık şekilde çekilecek''-
Adayın başvuru merkezine giderken yanında doldurulmuş Aday Başvuru Formu, TC Kimlik Numarası ile güncel bir fotoğraf bulanan nüfus cüzdanı veya pasaport, mezun öğrenciler için ortaöğretim diplomasının resmi onaylı bir sureti, yurt dışında öğrenim görenlerin öğrenim bilgilerinin yer aldığı diploma, transkript, karne gibi onaylı bir belge, özürlü adaylar için bir üniversite veya devlet hastanesinden alınmış sağlık kurulu raporlarının bir örneği ile özürlerine ilişkin öz geçmişlerini ayrıntılı olarak anlatan bir dilekçe, banka dekontu olması gerekiyor.
Başvuru merkezi görevlisi tarafından Aday Başvuru Formu'ndaki bilgiler ile birlikte adayın web kamerasıyla alınacak fotoğrafı elektronik ortama aktarılacak. Kılavuzda buna ilişkin ''Bu fotoğrafın, yüzü açık, adayın kolaylıkla tanınmasını sağlayacak şekilde cepheden çekilmiş olması gerektiğinden, başvuru merkezine giderken adayların bu hususa dikkat etmeleri gerekmektedir. Sınav günü tanınmada önemli rol oynayacak, fotoğraftaki saç, bıyık, makyaj gibi görünüm özelliklerinde bir değişiklik bulunmamalıdır. Sınav günü, fotoğrafınızdan kimliğinizi belirlemede güçlük çektiği takdirde salon başkanının sizi sınava almayabileceğini ya da sınavınızın geçersiz sayılabileceğini göz önünde bulundurunuz'' denildi.
Kılavuzda yer verilen bilgilere göre, başvuru merkezindeki görevli tarafından onaylanarak adaya verilen ''2012-ÖSYS Başvuru Kayıt Bilgileri'' adlı belgenin adaylarca saklanması gerekiyor. Adaylar, bu aşamadan sonra öğrenim bilgilerinde yapacakları belgeye dayalı her türlü değişiklik için doğrudan ÖSYM'ye başvuracak.
-Şifreler kriptolu olarak sistemde tutuluyor-
Başvurusunu internet aracılığıyla yapacak adaylar, ÖSYM'nin internet sayfasında ''2012-ÖSYS Bireysel Başvuru'' başlıklı alana girecek ve buradaki açıklamalar doğrultusunda işlemlerini yapacak.
İnternet aracılığıyla bireysel başvuru yapan özürlü adayların dilekçeleri ile sağlık raporlarının bir örneğini Aday Başvuru Formuna ekleyerek başvuru süresi içinde ÖSYM'ye ulaştırmaları gerekiyor.
Bu adaylar daha önceki yıllarda yapılan sınavlarda sağlık raporlarını ÖSYM'ye göndermiş olsalar da, bu durumlarını belirten bir dilekçeyi ve raporlarının bir fotokopisini 2012-ÖSYS Aday Başvuru Formuna ekleyerek ÖSYM'ye ulaştıracaklar.
Başvuru işlemi sonrası ÖSYM Aday İşlemleri Sistemine ilk kez dahil olan adaylara ücretsiz olarak şifre veriliyor. Şifre bu yolla sadece bir kez edinebilecek şifre, geriye dönüşümsüz ve kriptolu olarak sistemde tutuluyor. İlgili adaydan başkasının şifreyi bilmesi, görmesi ve edinmesi mümkün olmayacak. Bu nedenle şifre kullanılarak yapılan tüm işlemlerin sorumluluğa adaya ait olacak.
Adaylar bu şifre ile sınav başvurusu yapma, tercih bildirme, başvuru ve tercih bilgilerinde değişiklik yapma, sınava giriş belgesi edinme, sınav ve yerleştirme sonuçlarını edinme gibi işlemlerini yapabilecek. Şifre, hem bu sınavın bütün aşamalarında hem de adayın sonraki yıllarda ÖSYM ile ilgili elektronik ortamda yapacağı bütün işlemlerde gerekli olacağından aday özenle korunması, kesinlikle kimseyle paylaşılmaması gerekiyor.
İnternet erişim şifresini kaybeden ya da unutan adaylar, ÖSYM'nin internet adresinden ücretsiz olarak yeniden edinebilecek. Bu sırada yöneltilecek sorulara doğru cevap veremeyen adaylar ise yeni şifre edinmek için ÖSYM başvuru merkezlerine nüfus cüzdanları ile şahsen başvurarak, 2 TL hizmet ücreti karşılığı yeni şifre edinebilecek.
YGS, 1 Nisan 2012 Pazar günü yapılacak.