03 Mart 2012

Sigaraya Elektronik Takip Geliyor

Sigara içme yasağına uymayanlara yönelik denetimler artıyor.
Sigara yasağıyla mücadelede 9 bin 496 memur görevlendiren bakanlık, denetimleri elektronik ortama taşıyarak daha etkin hale getirecek.
Yazılımı hazırlanan sistem sayesindeihbar edilen işletmeye en yakın denetim ekibi, harita üzerinden tespit edilerek ihlalin yapıldığı yere yönlendirilecek.
Mülki amirler de ihlal cezalarını sistem üzerinden anlık olarak kesebilecek. Cezalar sistem üzerinden ilgili vergi dairelerine otomatik olarak aktarılacak. Denetimlerin 'online' yapılabilmesi için denetim ekiplerine 1.500 tablet bilgisayar alındı.
Sağlık Bakanlığı Tütün ve Bağımlılık Yapıcı Maddelerle Mücadele Daire Başkanı Hüseyin İlter, sistemin sigaraiçme yasağına uymayanlara yönelik yapılan denetimlerde daha etkin sonuçlar vereceğini söyledi.
Ankara'da test edilen sistemin başarıyla uygulandığını kaydeden İlter, şu bilgileri verdi: "Elimizdeki tüm işletme bilgileri sisteme kayıt ediliyor. Denetim ekibinde olan arkadaşlar herhangi bir işletmeye gittiğinde tablet bilgisayarla internetüzerinden sisteme girerek gerekli kontrolleri yapıyor. Daha önce eksiklik tespit edilen işletmede aksaklığın giderilip giderilmediğine bakıyor. Denetim sonuçları da sisteme kayıt ediliyor. Daha önce ihbarlarda denetim ekibinin ihlal olduğu belirtilen işletmeye ulaşması zaman alıyordu. Ekip ihbar edilen yere vardığında ihlaller kalkmış oluyordu. Şimdi sistem sayesinde hangi denetim ekibi nerede harita üzerinden görebiliyoruz. İhbar edilenyere en yakın denetim ekibini hemen o bölgeye gönderiyoruz."

01 Mart 2012

SGK'dan emeklilik bildirimi için 'cep telefonu kaydı' çağrısı

Sosyal Güvenlik Kurumu, emekli maaşının bağlandığı, sigorta girişinin yapıldığını, evlenme ve çeyiz ödemesini cep telefonu mesajıyla bildirecek. Vatandaşların cep telefonuyla bilgilendirilmeleri için kayıt olmaları gerekiyor. Kurum'un internet sitesine girip TC kimlik numarasıyla cep telefonu numarasını eşleştirmeyenlere bu hizmet verilmeyecek.
SGK'nın hayata geçirdiği projeyle vatandaşlar, sık sık sosyal güvenlik merkezlerine gitmek zorunda kalmayacak. Cep telefonlarına gelecek mesajlarla sigortalılığın başlatılması, sigortalılığın sonlandırılması, maaş bağlanması, şahıs ödemeleri, iş göremezlik ödeneği, evlenme
yardımı, cenaze ödemeleri, hizmet borçlanması gibi vatandaşın yakından ilgilendiren bilgiler ücretsiz şekilde cep telefonlarına gelecek. 65 milyon cep telefonu abonesinin bulunduğu Türkiye'de on-line hizmete kapı aralayacak bilgilendirmenin olabilmesi için, GSM numaralarının veri tabanında toplanması gerekiyor. Vatandaşlara çağrıda bulunan SGK yetkilileri, 2012 yılı içinde söz konusu hizmetleri alabilmek için 'kayıt yaptırın' çağrısı yaptı.
KAYDIN YAPILACAĞI ADRES
Cep telefonuyla söz konusu hizmetlerin bildirimini almak isteyenler http://app2.sgk.gov.tr/IletisimBilgileri/jsp/IletisimBilgileriSorgula.jspadresine giriş yapmak zorunda. Cep telefonu numarasıyla bilgi girişi yapacak kişi ile mesaj gönderilen cep telefonunun kayıtlı olduğu
kişinin aynı T.C. Kimlik numarasına sahip olması gerekiyor. Sistemde her vatandaş için bir cep telefonu numarası eşleştirilecek. Birden fazlanumara taşıyanlar bütün numaralarına bilgi gelmeyecek.
SGK'NIN BU YIL İÇİNDE CEP MESAJIYLA HABER VERECEĞİ HİZMETLER
Hak sahiplerini 'acaba benim emekli maaşım bağlandı mı?, çölyakparası yatırıldı mı? emzirme yardımıverildi mi?' gibi sorulardan kurtaracak cep telefonu mesajları kilometrelerce yol gitmekten de kurtaracak. SGK'nın cep'e göndereceği hizmetler şöyle; şahıs ödemeleri, çölyak ödemeleri, 4a sigortalı tescil, 4b sigortalı tescil, 4c sigortalı tescil, 4a sigortalı işten ayrılış, 4b sigortalı işten ayrılış, 4c sigortalı işten ayrılış, 4a toptan ödeme, 4b toptan ödeme, 4b aylık bağlama, 4a geçici iş göremezlik, 4bgeçici iş göremezlik, 4a emzirme yardımı ödemesi, 4b emzirme yardımı ödemesi, 4a hizmet borçlanmaları, 4a emekli ödemeleri,4a cenaze ödemeleri.
(CİHAN)

29 Şubat 2012

Alkol Yüzünden 1 Milyon Ehliyete El Konuldu

Alkol sebebiyle ehliyetini kaybedenlerin sayısı toplamda 1 milyonu buluyor.

Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Hizmetleri Başkanlığı'nın verilerine göre, son 10 yılda alkollü araç kullanmaktan dolayı sürücü belgesi geri alınanların sayısı yüzde 34 arttı.
2001'de alkol yüzünden 80 bin 347 sürücünün ehliyetine el konulurken, bu rakam 2011'de 108 bin 235'e çıktı.
Aynı dönemde ehliyetini alkole kaptıranların sayısı toplamda 1 milyonu geçti. Aşırı hız konusunda ise olumlu bir tablo ortaya çıktı.

Bu suçtan ehliyetini kaybedenlerin sayısı büyük oranda azaldı. 2001'de 15 bin 185 olan rakam, geçtiğimiz yıl 320'de kaldı.
Aşırı hızdan dolayı son 10 yılda 39 bin 429 sürücünün daimi veya geçici sürelerle sürücü belgeleri geri alındı.

En fazla 2001 yılında aşırı hızdan dolayı ehliyetlere el konuldu. Bu rakam, 15 bin 185 iken, aşırı hızdan dolayı en az sürücü belgesinin alındığı yıl ise 320 ile 2011 yılı oldu.

Öte yandan Emniyet, son 10 yılda ceza puanı dolan 70 bin 132 kişinin ehliyetini geri aldı. 21 bin 894 kişi ile en fazla 2010 yılında, ceza puanından dolayı ehliyetlere el konurken, en az ise 1.474 kişi ile 2005 yılı oldu.

Sürücü olmayı engelleyecek ölçüde sağlık şartlarının değiştiği tespit edilenler, sürücü belgesi almaya engel teşkil eden türden mahkumiyet alanlar ve yetkili birimlerin kararıyla sürücü belgesi iptal edilenlerin sayısı ise son 10 yılda 21 bin 660.

Alkollü araç kullanmanın, doğrudan cinayete davetiye çıkarmak anlamına geldiğini belirten Yeşilay Genel Başkanı Muharrem Balcı, sonucu bildiği halde alkollü araç kullanma, aşırı hız yapmanın 'silahla adam yaralama' olarak değerlendirildiğini ve hazırlanan iddianamelerin bu doğrultuda yapıldığını anlattı.

28 Şubat 2012

Postmodern darbenin ateşini asker yaktı, siviller odun taşıdı

28 Şubat sürecinde, askerî vesayetin taşları, 'toplum mühendisliğinin' en sinsi yöntem ve araçlarıyla döşendi.
Bugün kodları çözülen psikolojik harp taktiklerinin akla gelmedik her türlüsü uygulandı. Süreci asker yönetti ama sivil bürokrasi, yargı, sermaye, medya, sivil toplum örgütleri ve üniversite vesayete odun taşıdı. Siyasiler ve sivil aktörler kullanıldı. Tanklar yürütüldü, 'gerekirse silah kullanırız' tehdidi savruldu. Neticede milletin oylarıyla iktidara gelen hükümet yıkıldı, partiler kapatıldı; yığınlar fişlendi. Nitekim,"1000 yıl sürecek" denilen süreç, aradan geçen 15 yılda ters tepti. Türkiye, şimdi ülkeye darbe vuranları yargı karşısına çıkarma sürecini yaşıyor.
Türk siyaset tarihine postmodern darbe olarak geçen 28 Şubat süreci, yediden yetmişe herkesin hayatında derin izler bıraktı. Siyasetkurumu, demokrasi ve toplumun 'mütedeyyin' denilen dindar kesimleri hedef alındı. Siyasete en sert darbelerden biri vuruldu. Demokrasi, tedavisi uzun süren yaralar aldı. Topluma, travma yaşatıldı.
Milli Görüş iktidar oldu, kaşlar çatıldı
Türkiye dönüm noktası olan 28 Şubat süreci, aslında 12 Eylül darbesinden sonra kendini hissettiren siyasal ve toplumsal dinamikleri ezmeye dönük bir girişimdi. 24 Aralık 1995 genel seçimlerinden çıkan tablo sadece hızlandırdı. Bu seçimlerde, kurulu düzenin korktuğu oldu. Tehlike görülen Milli Görüş'ün siyasi organizasyonu Refah Partisi (RP) sandıktan birinci çıktı. Asker başta bütün aktörler, bu parti öncülüğünde bir hükümet kurulmasını istemiyordu. DYP ve ANAP'a "Hoca'yı başbakan yapmayın" baskısı uygulandı. Bizzatdönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı devreye girdi.Ancak ANAP-DYP koalisyonu deneyimi kısa sürünce, 28 Haziran 1996'da RP lideri Necmettin Erbakan başbakanlığında Refahyol koalisyonu kuruldu.
İlk uyarı, Erbakan'a Genelkurmay'daverilen brifingde geldi. Başbakan'a uzun uzadıya 'irtica' anlatıldı. Ağustos Yüksek Askeri Şurası'nda ise sürtüşme yaşandı. Askerin bastırmasıyla, hükümet ihraçlara onay verdi. Sonraki şuralarda da çoksayıda subay-astsubay ordudan atıldı.
'Silahsız kuvvetler' devrede
Erbakan'ın, Mısır, Libya ve Nijerya turu fırtına kopardı. Kaddafi'nin sözleri Türkiye'ye bomba gibi düştü.Asker değil hükümet ortağı DYP de rahatsız olmuştu. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise laiklik mesajlarını artırdı. Bu arada, RP'li sözcülerin Susurluk'la ilgili sözleri, bir anda hükümeti 'bir dakika karanlık eyleminin' hedefi yaptı. 'Bir üst düzey askere' dayandırılan manşetler art arda geldi. En anlamlısı, sonradan Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya'ya ait olduğu açıklanan "Bu sefer silahsız kuvvetler halletsin." ifadeleriydi. Türk-İş, TOBB, DİSK, TESK ve TİSK hemen harekete geçti. 5'li, silahların gölgesinde, hükümetekarşı sözde sivil hareket başlattı. 'Şeriata Karşı Kadın' yürüyüşleri organize edildi.
Tam bu sırada RP'lilerin yıllar öncekikonuşmaları tozlu raflardan indirildi. Şevki Yılmaz'ı bir anda ülketanıdı. Cuma namazları sonrası, sarıklı-cübbeli gösteriler gündeme oturdu birden. Aczmendiler, kendilerine özgü kıyafet ve asalarıyla Ankara sokaklarında boy göstermeye başladı. Müslüm Gündüz-Fadime Şahin, ardından Ali Kalkancı-Emire Kalkancı vakası patlak verdi. Medyanın da katkılarıyla, din, bu aktörlerle mahkum edilmek isteniyordu. Kamuoyunda 'Sisi' olarak bilinen Seyhan Soylu, JİTEM'le ilişkisi ve bu hadiseleri nasıl organize ettiklerini itiraf ettiğinde iş işten geçmişti.
İlk brifing Cumhurbaşkanı Demirel'e
Kamuoyu tava gelince, MGK toplantılarının malzemeleri hazırdı. Genelkurmay'da 11 Ocak'ta ilk brifing verildi. Asker, Demirel'e"Tehlikeyi bertaraf etmek için her yola başvuracağını" açıkça söyledi. Resmi ağızlar sonradan 28 Şubat sürecinin bu brifingle başladığını açıklayacaktı. Erbakan'ın bazı dini grupların liderlerinin de katıldığı Başbakanlık Konutu'ndaki iftar yemeği tam da bunun üzerine geldi.RP'li Sincan Belediyesi'nin Kudüs Gecesi, gündeme bomba gibi düştü. İran büyükelçisinin de katıldığı gece, gazetelerde 'Şeriat çağrısı' başlığıyla manşet oldu. Belediye Başkanı Bekir Yıldız tutuklandı.
Tanklarla demokrasiye balans ayarıyapıldı!
Genelkurmay hareketlendi. Kuvvet komutanları, toplandı. 4 Şubat 1997'de Sincan, tank paletleriyle uyandı. Türkiye ise 'darbe mi oluyor?' endişesiyle. Tanklar, nizamiyeden çıkmış, yürüyordu. Demirel ve hükümete, eğitim faaliyeti bilgisi verildi. Ancak, çok geçmeden Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir'in, "Demokrasiye balans ayarı yaptık." açıklaması gelecekti. Bu ifadeler, sürecin sembolü oldu.
Gerilen ip, 28 Şubat 1997'de toplanan MGK'da koptu. Toplantı tam 9 saat sürdü. Asker kanadı, uzun konuştu. Laik cumhuriyetin yıkılmak istendiğini savundu. Hükümet üyeleri, eleştirileri cevapladı. Sert bir havada geçen toplantının ardından bildiri ve 18 maddelik tedbirler paketi benimsendi. 28 Şubat kararları olarak tarihe geçen maddeler, özellikle inançlara baskı öngörüyordu. Başbakan Erbakan, 5 gün direnebildi ve sonunda kararları imzaladı.

27 Şubat 2012

Kürecik'teki NATO Füze Savunma Sistemi kullanıma hazır

NATO'nun 2010 Lizbon Zirvesi'nde kabul edilen yeni stratejisi çerçevesinde Malatya'nın Kürecik beldesindeki Çarşak tepesine kurulan erken uyarı radar sisteminin hazır olduğu belirtildi. Onarımdan geçen üsse, dünyanın en gelişmiş radar sistemlerinden olan Amerikan Raytheon firmasının ürettiği AN/TPY-2 X-band radarı yerleştirildiği öğrenildi.


ABD Avrupa Ordusu ve Yedinci Ordu Komutanı Korgeneral Mark Hertling, Amerikan haber ajansı AP'ye yaptığı açıklamada, erken uyarı sistemi çerçevesinde Kürecik'teki radar üssüne askeri görevli yerleştirdiklerini açıkladı. 2 bin 100 rakımlı Çarşak tepesine kurulu radar sisteminin yüksek irtifada seyreden balistik füzeleri imha etmeyi sağlayan sağlayan gelişmiş X-band teknolojisi ile donatıldığını belirten Hertling, "Askerlerimiz, Türkiye'nin güneyinde bulunan radar tesislerine yerleştirildi" diye konuştu. Hertling, "Şu an sadece kara temelli savunma birimleri için konuşabilirim. Ancak size sürekli olarak ABD Donanma ve Hava Kuvvetleri ile koordinasyon içinde olduğumuzu ve füze savunma sistemini kurmak için planlanan zamana göre ilerlediğimizi söyleyebilirim." dedi.
Hertling, Türkiye'deki radarın yanı sıra Romanya ve Polonya'da durdurucu füzeler, İspanya'nın Rota şehrinde ise savunma kapasitesine sahip dört balistik füze bulunduğunu kontrol merkezinin ise Almanya'da bulunan Ramstein üssünde bulunduğunu kaydetti.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland, Kürecik'te kurulan NATO füze savunma mimarisindeki erken uyarı radarından edinilecek bilginin tüm NATO müttefiklerini korumak için tasarlandığını söylemişti.
İlk aşamada Kürecik radarıyla, Akdeniz'deki Uss Monterrey gemisi olası bir füze saldırısına karşı devrede olacağı iddia ediliyor. Karadaki füzesavarların 2015'te Romanya'ya, gelişmiş durdurucuların ise 2018'de Polonya'ya yerleştirilmesi öngörüldüğü belirtiliyor. Bu merkezde Türkiye'nin, general seviyesinde bir temsilci bulunduracağı ve bununla kontrolde söz sahibi olacağı ifade ediliyor.
(CİHAN)

28 Şubat'ı yaşatmak için 109 emir

Başbakanlık tarafından 'İnternet Andıcı'nı soruşturan savcılara gönderilen gizli belgeler, 28 Şubat'taki 'postmodern darbe'yi yaşatmak için yapılan inanılmaz planı deşifre etti. 28 Nisan 2000 tarihli MGK'dan çıkan 109 maddelik gizli kararda, ilköğretim öğrencilerinin hangi dershanelere gittiğinin Milli Eğitim müdürlükleri eliyle tespit edilmesinden dinin muamelatla ilgili kurallarının değiştirilmesine kadar akıl almaz tedbirler sıralanıyor.


'Bin yıl sürecek' denilen 28 Şubat darbesine ilişkin planların, Milli Güvenlik Kurulu'ndan geçirilen gizli kararlarla güncellendiği ortaya çıktı. Anasol-M hükümetinin iktidarda bulunduğu 28 Nisan 2000 tarihli MGK toplantısında, 'İrticai faaliyetlere karşı yürütülecek mücadele stratejisi' başlığıyla 11 sayfalık tedbirler listesi hazırlanmış. 'Gizli' ibareli yazıda, tüm kamu kurum ve kuruluşlarına gönderilen emir ve tavsiyeler sıralanıyor. 109 maddelik listede, öğrencilerin hangi dershaneye gittiğinin tespit edilmesi, TSK'da olduğu gibi devlet kurumlarında irtica ile mücadele birimlerinin kurulması, özel finans kuruluşlarının önünün kesilmesi gibi hayatın her alanını ilgilendiren emirler var. 'Gerçek Müslüman'ın nasıl olması gerektiğinin de tanımlandığı listede, dinî kurallara bile müdahale isteniyor: "Toplumun aydınlatılmasında özellikle İslam dininin muamelata ilişkin kurallarının yaşanılan şartlara göre yeniden yorumlanabileceği ve çağdaş anlayışa göre yeniden düzenlenebileceğinin üzerinde durulması..."

Batı Çalışma Grubu'nun yerini alan Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu aracılığıyla bütün kurumlara gönderilen tedbirler listesinde 22 madde ile en çok Milli Eğitim Bakanlığı'na görev verilmiş. Adalet Bakanlığı'nın 5, İçişleri Bakanlığı'nın 8, Dışişleri Bakanlığı'nın 9, Maliye Bakanlığı'nın 9, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün 7, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı'nın 6, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 19, Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu'nun ise 17 ayrı görevi bulunuyor.
Diyanet'e 'dinde reform' görevi
Basın ve diğer kuruluşlarla birlikte 109 emrin yer aldığı gizli kararda, Diyanet İşleri Başkanlığı üzerine de yoğunlaşılmış. Strateji belirlenirken önce "gerçek Müslüman" tanımı yapılıyor: "Gerçek Müslümanlar, İslam dinini, siyasi, hukuki ve ekonomik değişmez bir düzen olarak değil, esasta bir inanç ve ahlak sistemi olarak algılamakta ve bu dinin siyasi, ekonomik ve hukuki kurallarının yaşanılan şartlara göre yeniden düzenlenebileceği inancındadırlar." Bu tanımdan sonra Diyanet'ten "Özellikle İslam dininin muamelata ilişkin kurallarının yaşanılan şartlara göre yeniden yorumlanabileceği ve çağdaş anlayışa göre yeniden düzenlenebileceği üzerinde durulması." isteniyor. Hutbeler hazırlanırken, darbe döneminin amirali Güven Erkaya tarafından kurulan Batı Çalışma Grubu'nun (BÇG) yerini alan Başbakanlık Takip Kurulu ile koordine içinde olunması talep ediliyor. Verilen görevler arasında en ilginç olanı ise TSK'nın itibarının korunması. Bu görev bizzat Diyanet reisine yükleniyor: "İrticai kesim tarafından TSK'ya karşı yürütülen faaliyetlerin etkisiz hale getirilmesinde en etkili olarak görev yapacak olan Diyanet İşleri Başkanlığı'dır. Bu görevin bizzat Diyanet İşleri başkanı tarafından zamanında kamuoyunun yapılacak açıklamalar ile ve merkezde hazırlanan cuma hutbeleri vasıtasıyla yapılması, bu konuya ilişkin cuma hutbelerinde kullanılacak temaların seçiminin ve uygulamasının Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu ile koordineli olarak Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yürütülmesi."
İçişleri ve Adalet Bakanlığı'nın 13 maddelik görev listesi var. Adalet Bakanlığı'ndan 'Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu yerine Ceza Kanunu hükümlerinin uygulanması yönünde mevzuat düzenlemesinin yapılması' isteniyor. İrticai yayınları engellemek için mülki amirlere de özel görev yükleyen planda, 'basın savcılıklarının' artırılması isteniyor. Aleyhte çıkan haberlerle ilgili hızlı bir araştırma yapıp sonuçlandıracak özel bir organizasyon kurulması da planlar arasında yer alıyor. Dışişleri, Maliye, Yüksek Denetleme Kurulu ile ilgili bakanlık, Sermaye Piyasası Kurulu gibi yaptırım gücü olan bütün birimleri harekete geçiren planda Gümrük Müsteşarlığı da unutulmamış: "Yurtdışından gelen irticai yayınlar konusunda yurda giriş kapılarında kontrol yapılması, gümrük memurlarının bu yayınlar konusunda bilgilendirilmesi."
'Hangi öğrenci, hangi dershaneye gidiyor?'
Milli Eğitim Bakanlığı'nın kabarık görev listesinde "Öğretmenlerin yeniden hizmet içi eğitime tabi tutulması ve hem genel hem de dinî eğitim politikası konusunda yetiştirilmesi"nin önemine işaret ediliyor. Felsefe dersinde neler anlatılması gerektiği şöyle dile getiriliyor: "Lise son sınıflarda zorunlu ders olan felsefe derslerinde insanların dine olan ihtiyaçlarının, dinin toplum üzerindeki etkisi ve parametrelerinin incelenmesi." Çocukların daha ilkokul çağından itibaren fişlenmesi "İlköğretimden itibaren öğrencilerin hangi dershanelere devam ettiğinin okulları tarafından Milli Eğitim müdürlüklerine bildirilmesi." maddesiyle hayata geçiriliyor. 'Ordu göreve' pankartı ile yürüyen rektörlerin nasıl göreve geldiğini anlamak için ilgili planda YÖK'e verilen emirlere bakmakta fayda var: "Her türlü olumsuz şartlara rağmen Atatürkçü düşünce mücadele düşüncesinden vazgeçmeyecek ve irticaya taviz vermeyecek akademik personel arasından seçilecek."

Talimatlar çerçevesinde Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu'nda Genelkurmay, MİT ve Emniyet'ten birer uzmanın bulunduğu 'Bilgi araştırma, toplama ve değerlendirme komisyonu' oluşturuluyor. Burada her hafta periyodik olarak istihbarat kuruluşlarından gelen açık gizli bütün bilgiler bilgisayara yükleniyor. Yani devlet eliyle insanların özel bilgileri mahkeme kararı olmadan elden ele dolaşabiliyor. TSK'da olduğu gibi diğer kurumlara da sızmalara karşı tedbir alması öneriliyor. Bunun için "kendi kendilerini koruyabilir hale gelmeleri amacıyla teşkilatlarında birimler kurulmalı" deniyor.
Gizli kararda, medya da unutulmamış. 'Laik kesimi temsil eden medya organlarının yayınlarının teşvik edilmesi' hüküm altına alınırken, basını kontrol ve takip için özel bir organizasyon kurulması ve ilave basın savcılığı açılması talep ediliyor.

'İrticayla mücadele' için devlet kurumlarına verilen görevler

ADALET BAKANLIĞI: İrticai eylemler hakkında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu yerine, Türk Ceza Kanunu uygulanacak şekilde düzenleme yapılması. Basını takip için özel bir organizasyon kurulacak, ilave basın savcılığı açılması. İrticai faaliyetlerin uluslararası anlaşmalarda da suç olarak yer almasının sağlanması için çalışılması.
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI: Öğretmenlerin yeniden hizmet içi eğitime tabi tutularak dinî eğitim politikası konusunda yetiştirilmesi. Sosyoloji, mantık, psikoloji gibi felsefe grubu derslerinin zorunlu dersler içerisine alınması ve bu derslerde din konusunun işlenmesi. İmam-hatip liselerine kız öğrenci alınmaması ve bu liselerin sadece din adamı yetiştiren meslek liselerine dönüştürülmesi. Özel okulların yöneticilerinin MEB'ce görevlendirilmesi. Öğrencilerin hangi dershanelere gittiğinin okullar tarafından fişlenerek müdürlüklere bildirilmesi. Meslek liselerinden normal liselere yatay geçişte üniversite sınavlarına girebilmeleri için iki sınıfı normal lisede okuma şartının getirilmesi.
MALİYE BAKANLIĞI: İrticai faaliyetlere destek veren kuruluşlar üzerinde mali faaliyetlerin daha iyi izlenmesi için denetimlerin tek merkezden yönetilmesi. Yine bu şirketler üzerindeki kontrolün derinleştirilmesi. Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı'nın irticayı destekleyen ekonomik faaliyetleri de izleme yönünde görevlendirilmesi ve bu amaçla güçlendirilmesi.
GÜMRÜK MÜSTEŞARLIĞI: Yurtdışından gelen irticai yayınlar konusunda yurda giriş kapılarında kontrol yapılması, gümrük memurlarının bu yayınlar hakkında bilgilendirilmesi.
YÜKSEKÖĞRETİM KURULU (YÖK): Üniversite rektörlerinin irticaya taviz vermeyecek akademik personel arasından seçilmesi. Doçent ve yardımcı doçent atamalarının YÖK tarafından yapılarak, irticai yönetimlerin hakimiyetine son verilmesi. Üniversite gençliğini hedef alan ve birebir diyalog yönteminin uygulanacağı geniş kapsamlı psikolojik harekât planı yapılması. Üniversitelerde türban kullanılmaması yönünde irade gösterilmesi.
DİYANET İŞLERİ BAKANLIĞI: Toplumun laiklik konusunda aydınlatılması. Toplumun aydınlatılmasında özellikle İslam dininin muamelata ilişkin kurallarının yaşanılan şartlara göre yeniden yorumlanabileceği ve çağdaş anlayışa göre yeniden düzenlenebileceğinin üzerinde durulması. İrticai faaliyetlerde bulunanların dini kendilerine göre yorumladıklarının topluma açıkça anlatılması. Görevlilerin sadece merkezden dağıtılan hutbe metinlerini okuması. Merkezî vaaz sisteminin uygulanması. TSK aleyhine yapılan faaliyetlerin etkisizleştirilmesi için Diyanet İşleri başkanı tarafından kamuoyuna açıklama yapılması, cuma hutbelerinin buna göre düzenlenmesi. Başkanlığın irtica ile mücadele edecek yeni bir konsept içerisinde yapılanması.
BAŞKANLIK UYGULAMAYI TAKİP VE KOORDİNASYON KURULU: Özel okullara ilişkin 'özel bilgi merkezi' kurulması. Laiklik aleyhtarı eğitim yapanları verilecek cezaların artırılması. Toplum yaşamında sözde İslam inancına göre giyim ve yaşam tarzı uygulayanlarla etkin mücadele için kanun tasarısının acilen yasalaşması. İrticai yayın yaptığı tespit edilen gazete ve dergilere karşı, resmî ilan verilmesinin önlenmesi. Genelkurmay, MİT ve Emniyet'ten katılımla bir komisyon oluşturularak bu komisyonda irticai faaliyetlerle ilgili gizli ve açık bilgi toplanması, bunların periyodik olarak güncellenmesi.

26 Şubat 2012

28 Şubat döneminde Teziç'ten Cumhurbaşkanlığı'na rapor: 18'ini doldurmayan öğrencinin dinî eğitim hakkı olamaz


Siyasî tarihe 'postmodern darbe' olarak geçen 28 Şubat sürecinde 12 yaş altına Kur'an eğitimi yasağı ve imam hatiplerin kapatılmasının dayanağı olan rapor, 15 yıl sonra ortaya çıktı.
Dönemin İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç ile aynı anabilim dalında öğretim üyesi Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu'na hazırlatılan 9 sayfalık rapora göre, 18 yaş altındakilere din ve vicdan özgürlüğü hakkı tanınmıyor. 1 Nisan 1997'de Cumhurbaşkanlığı'na sunulan raporda anne-babanın çocuğuna dinini anlatması bile suç. Cezai ehliyet yaşı esas alınarak, 18 yaşın altında olanlar için eğitim ve öğretim hakkı kullanma ehliyetinin olmadığı savunuluyor. Teziç, 28 Şubat döneminin YÖK Başkanı Kemal Gürüz'den sonra bu göreve getirilmişti.
Dönemin Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı Oğuz Özbilgin'in günlüğünde 17 Ocak 1997'de Genelkurmay'da "irtica" brifingi verilen Süleyman Demirel'in, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Necdet Seçkinöz başkanlığında "Cumhurbaşkanlığı Çalışma Grubu"nu oluşturduğu yer alıyor. Bir anlamda Batı Çalışma Grubu'nun Cumhurbaşkanlığı uzantısı olan bu yapının başında bulunan Seçkinöz'ün, Prof. Dr. Erdoğan Teziç ve Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu'na hazırlattığı raporda anayasa maddeleri postmodern darbecilerin istekleri doğrultusunda yorumlanıyor.
Yasalarda 11-15 ve 16-18 yaş gruplarının 'sınırlı fiil ehliyetliler' olarak tanımlayıp ceza sorumluluğu kapsamında tutulduğuna dikkat çeken rapor, din ve inanç özgürlüğüne ilişkin ise "Din ve inanç gibi özgürce seçimi ve kanaat edinilmesi için genel bir asgari bilgi ve kültür birikimini ve belli bir olgunluğu gerektiren münhasıran şahsa bağlı bir konuda, kişilerin farik ve mümeyyiz olma yaşının hiç de alt düzeylerde olamayacağı açıktır." notunu düşüyor.
Zaman'ın ulaştığı yeni belgelere göre 28 Şubat döneminin bir ürünü olan Kur'an eğitiminde 12 yaş altı yasağının da temelleri bu raporla atılıyor. 12-18 yaş gruplarının sınırlı fiil ehliyetliler olduğu belirtilen rapor bu yaş gruplarının altını din ve vicdan özgürlüğü veya eğitim öğretim hakkından muaf tutuyor.
Belgelerde ayrıca din eğitimi verilmesi konusunda ideal olanın 18 yaş olmakla birlikte, bunun alt sınırının kazai evlenme rüştü yaşı olan 15 yaştan az olmaması gerektiği vurgulanıyor. Raporda Milli Eğitim Kanunu'nun 32. maddesinden yola çıkılarak imam-hatip liselerinin sadece imamlık, hatiplik ve Kur'an kursu öğreticiliği gibi dinî hizmetlerin yerine getirilmesi ile görevli elemanlar yetiştirmek olduğu belirtiliyor.
Salih Sarıkaya İstanbul