31 Aralık 2011

Cumhurbaşkanı Gül'den yeni yıl mesajı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ni yıl dolayısıyla bir mesaj yayımladı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 2012'nin dünyada ekonomik ve siyasi açıdan zor bir yıl olacağını belirterek, ''Ülkemizin çevresinde gelişen önemli siyasi olaylar ve çalkantılar dikkate alındığında, 2012'nin Türkiye'yi meşgul eden, yoğun bir yıl olarak geçeceği kanaatindeyim. Bu nedenle enerjimizi, çevremizdeki gelişmeleri ülkemiz açısından olumlu doğrultuda yönlendirmek için harcamamız ve kendi içimizdeki dayanışma halinde olmamız şüphesiz her zamankinden daha fazla önem taşımaktadır'' değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezinden yapılan açıklamaya göre, yeni yıl dolayısıyla bir mesaj yayımlayan Gül, 2011'in acı olaylar ve güzel gelişmelerle geride kaldığını, umut ve heyecanla yeni bir yılı karşıladıklarını ifade etti. Gül, yeni yılın millete ve tüm dünyaya barış, huzur, refah getirmesini, insanlığın karşı karşıya bulunduğu sorunların çözüme kavuşturulmasını diledi.

Cumhurbaşkanı Gül, 2011'in Türkiye açısından yoğun bir gündemle geçtiğini, dünyada ve Türkiye'de önemli gelişmeler yaşandığını ifade etti. Bölgede başlayan yapısal değişim hareketlerinin, demokrasinin vazgeçilmezliğini bir kez daha ortaya koyarken, dünyanın istikametine de yeni bir şekil verdiğini anlatan Gül, şunları kaydetti:

''Yeni uluslararası düzene geçişin sancılarıyla birlikte, dünyada baş gösteren ekonomik ve siyasi çalkantılar tüm ülkeleri etkilerken, Türkiye, sahip olduğu değer ve kazanımlar sayesinde yoluna emin adımlarla devam etmiştir. Uzun yıllar ihmal edilen reformlar, evrensel değerlerin ışığında hayata geçirilmiştir. Ülkemizin görünürlüğü ve etkisi artmıştır. Dolayısıyla bugün ekonomisiyle, gerçekleştirdiği dönüşümlerle, ileri standartlarıyla, demokratik rejimiyle, uluslararası alandaki aktif ve yapıcı tutumuyla, yumuşak gücüyle siyasi değeri artan, dünyanın parlayan yıldızı olarak gösterilen bir ülkede yaşamanın haklı gururu içindeyiz. Türkiye'nin yükselen gücü, tüm dünyada ilgiyle ve dikkatle takip edilmektedir. Bu başarı, geçmişten gelen birikimlerin, daima onur duyduğumuz köklü tarihimizin ve büyük bir öz güvenin yansımasından başka bir şey değildir.''

-''Öncelikler belli''-

Cumhurbaşkanı Gül, dünyanın içinde bulunduğu sürecin, 2012'nin ekonomik ve siyasi bakımdan zor bir yıl olacağını gözler önüne serdiğini vurgulayarak, ''Ülkemizin çevresinde gelişen önemli siyasi olaylar ve çalkantılar dikkate alındığında, 2012'nin Türkiye'yi meşgul eden, yoğun bir yıl olarak geçeceği kanaatindeyim. Bu nedenle enerjimizi, çevremizdeki gelişmeleri ülkemiz açısından olumlu doğrultuda yönlendirmek için harcamamız ve kendi içimizde dayanışma halinde olmamız şüphesiz her zamankinden daha fazla önem taşımaktadır'' değerlendirmesinde bulundu.

Geleceğin Türkiye için büyük umutlar vaat ettiği inancında olduğunu vurgulayan Gül, Türkiye'nin önümüzdeki süreçteki öncelikleri ve yapması gerekenlerin belli olduğunu ifade etti. Gül, Türkiye'nin dinamizmi ve yakaladığı gelişme ivmesinin yanı sıra bu konuda toplumda büyük bir konsensüsün bulunmasının, bu inancını kuvvetlendirdiğini kaydetti.

Türk ekonomisinin son yıllardaki performansıyla göz doldurduğunun altını çizen Gül, Türkiye'nin bu yönüyle başarılı bir örnek oluşturduğuna işaret etti. Gül, bununla birlikte aşırı öz güven içerisine girmeden, alınması gereken tedbirlerin bilinciyle hareket edilmesinin önem taşıdığını belirtti.

-Terörle mücadele ve yeni anayasa-

Cumhurbaşkanı Gül, terörle mücadelenin önümüzdeki süreçte de taviz verilmeksizin her alanda sürdürüleceğini vurguladı. Terörle mücadele devam ederken, vicdanlara ters gelen sorunların da öz güvenle çözüme kavuşturulmasının önemli bir zorunluluk olduğuna işaret eden Gül, ''Milletimizin birlik ve bütünlüğünün muhafazası, büyük hedeflerimizin gerçekleştirilebilmesinin mihenk taşını oluşturmaktadır'' ifadesini kullandı.

Türkiye'nin başlattığı sivilleşme ve demokratikleşme adımlarının en önemli ayağının yeni bir anayasa olduğunu belirten Gül, 2012 yılında yeni anayasa çalışmalarının nihayete erdirilmesinin halkın genel beklentisi olduğuna dikkati çekti. Gül, toplumun tüm kesimlerini kucaklayan demokratik, özgürlükçü ve çoğulcu bir anayasanın, Türkiye'nin istikrar içinde ilerlemesinin de yolunu açacağını kaydetti.

Türkiye'nin AB'ye üyelik hedefinden hiçbir zaman vazgeçmediğini, daima samimiyetle gayret gösterdiğini anlatan Gül, AB müktesebatına uyum amaçlı reformların 2012 yılında da kararlı şekilde devam ettirileceğini belirtti. Gül, demokratik standartların, hukuk standartlarının daha da yükseltilmesine, özgürlüklerin daha da genişletilmesini öngören reformlara daima önem ve öncelik verileceğini de ifade etti.

Cumhurbaşkanı Gül, ekim ayında Van'da meydana gelen depremde kaybedilen vatandaşların üzüntüsünün yüreklerinde olduğunu dile getirerek, Van'ın yeniden ayağa kalkması için çalışmaların büyük bir çabayla sürdürüldüğünü anımsattı. Cumhurbaşkanı Gül, deprem sırasında birbirine ne kadar sıkı bağlarla bağlı olduğunu bir kez daha gösteren milletin, bu sıkıntıları da aşacağını belirtti.

-''Çok çalışır ve inanırsak ulaşamayacağımız hedef yok''-

''Elbette ki Türkiye hiçbir sorunu olmayan bir ülke değildir'' ifadesine yer veren Gül, şöyle devam etti:

''Sorunlarımızın farkındayız. Bunları çözmek için güçlü bir irade sergilenmektedir. Bütün kurumlarımız Türkiye'nin daha da gelişmesi, demokratikleşmesi için iş birliği içinde hareket etmektedir. Çok çalışırsak ve başaracağımıza inanırsak ulaşamayacağımız hedef yoktur. Gerekli irade, azim ve cesareti gösterebildiğimiz takdirde, yarının daha güçlü, daha huzurlu, daha müreffeh, bölgesine ve uluslararası sisteme yön veren Türkiye'sini el birliğiyle inşa edeceğimizden şüphe duymuyorum. 2011 yılında kaydettiğimiz ilerlemeler, ülkemizin geleceğinin ne kadar parlak olduğunu gösterir mahiyettedir. Şunu ifade etmek isterim ki önümüzdeki yıllarda, ülkemizin daha güzel başarılara imza attığına şahit olacağız ve millet olarak bunun gururunu hep beraber yaşayacağız.

Yeni bir yıla girerken insanlar, ülkeler ve milletler arasındaki ilişkilerde barışın, huzurun ve güvenin egemen olması, karşılıklı saygı, anlayış ve hoşgörünün düşmanlıklara, nefrete ve ön yargılara galip gelmesini umut ediyorum. Daha güçlü, daha müreffeh bir Türkiye'ye ulaşmak dileğiyle, değerli vatandaşlarımızın yeni yılını tebrik ediyor, selam ve sevgilerimi sunuyorum.''

AA

Atalay ve bakanlar Şırnak'a gidiyor

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, bazı bakanlar ve milletvekilleri Şırnak'ta 35 kişinin yaşamını yitirdiği olayın ardından bugün bölgeye gidecek.

Şırnak'ın Uludere İlçesi'nde 35 sivil vatandaşın Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) düzenlediği hava saldırısı sonucu hayatına kaybetmesinin ardından iktidarın bölgeye çıkartma yapacağı öğrenildi. Başta Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker'in bugün acı olayın yaşandığı bölgede olması bekleniyor. AK Partili yaklaşık 15 bölge milletvekilinin de bu gezi sırasınrda bakanlara eşlik edeceği belirtildi.

Tabuttaki PKK bayrağı ciğerimi yaktı!

Uludere'de ölen sivillerden Salih'in gazi babası Abdülaziz Encu, cenazede tabutun üstündeki PKK bayrağını görünce neler hissettiğini anlattı. Acılı baba devlete kırgın ve tepkili!

Operasyonda hayatına kaybedenlerden gazi çocukları da var. 17 yaşındaki oğlunu kaybeden Gazi Abdülaziz Encu, “Hükümet meydanı boş bıraktı. Çocuğumun tabutunun üstüne bayrak astılar. Bu görüntüyü görünce ciğerim yandı. Bizi sahipsiz bıraktılar” diye isyan ettİ

Gönüllü koruculuk yaparken bacağını kaybeden Gazi Abdülaziz Encu, operasyonda 17 yaşındaki oğlu Salih’i kaybetti. Salih açık liseye gidiyordu ve hayali ise üniversiteyi kazanmaktı. Baba Encu hem çocuğunun bombalanarak öldürülmesinde yaşanan ihmale hem de törende yanlız bırakılmasına isyan ediyor: “Ben bu dağlarda vatanım için bacağımı kaybettim. 99 yılında Düğün Dağı’nda PKK’nın döşediği mayına bastık. Amcam olay yerinde öldü. Benim bacağım koptu, bir Mehmed de yaralandı. Dağda bir serum vardı, bacağım koptuğu için bana taktılar. Çıkarttım serumu ‘O gençtir, ona takın, ben yaşlıyım’ dedim. Biz bu fedakarlıkları çocuklarımıza bir şey olmasın diye yaptık. Şimdi çocuğum, 17 yaşındaki Salihim’in tabutu geldi. 17 yaşındaydı, Çukurova Üniversitesi’nde okuyan abisi gibi üniversiteye gitmek istiyordu. Açık liseye gidiyordu, daha yeni nişanlanmıştı. Ama kaybettik. Hem de devletin uçaklarının bombasıyla. Böyle şey olur mu? Kontrol etmeden bomba atılır mı? Sorumlular bulunmalı. Ben bu devlete bu kadar hizmet ettim. Olmayan bacağımla gönüllü koruculuk yapıyorum. Bunlar yetmezmiş gibi hem çocuğumu kaybediyorum hem de yalnız bırakılıyorum. Çocuğumun tabutunun üstüne bayrak astılar. Hükümet meydanı boş bıraktı. BDP’lilerin propaganda alanı oldu. Bu görüntüyü görünce ciğerim yandı. Bizi sahipsiz bıraktılar...”

İkinci gidişiydi dönüşü tabutla oldu


Bir diğer gazi ise 30 yaşındaki Mehmet Encu. Mehmet Encu 1998’de Kuzey Irak’a düzenlenen sınır operasyonu sırasında patlayan bomba ile iki gözünü kaybetmiş. Art arda yapılan ameliyatlardan sonra bir gözü kurtarılmış. O da iyi görmüyor. Son olayda 13 yaşındaki oğlu Erkan, 29 yaşındaki kardeşi Hüsnü ve 19 yaşındaki diğer kardeşi Savaş’ı kaybetmiş. Encu önce oğlunun neden kaçakçılık yaptığını şöyle anlattı: “Gaziyim ben, aylık bin TL alıyorum. Ama 5 çocuğum var. Kemal en küçükten bir önceki. İlköğretim 7. sınıfa gidiyor. Tabii ona harçlık veremiyorum. Bana geçenlerde geldi ve “Baba cebimde 5 kuruş yok. Harçlık için mazota gideceğim” dedi. Hayır desem cebine koyacak para yok. Kabul ettim. İkinci gidişiydi. Dönüşü tabutta oldu.” Bayrak olayına ise çok kızgın Encu: “Zaten gözüm az görüyor. Üstünde PKK bayrağı mı var dedim içimden. İnanamadım. Bunu kabullenemem. Bunlar bizim milletvekilleri gelmedi diye oldu. Onlar boş bırakınca böyle oldu.”

30 Aralık 2011

35 köylü böyle ölüme gitti


Şırnak'ta 35 kişinin öldüğü TSK bombardımanına yönelik ayrıntılar netleşiyor.

Şırnak'ın Uludere ilçesi kırsalında Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait savaş uçaklarının bombardımanı sonucu 35 köylünün ölmesine ilişkin olayın ayrıntıları netleşiyor.

Bölgede görev yapan üst düzey bir askeri yetkili olayla ilgili Radikal'e çarpıcı bilgiler verdi.

Bombardıman adım adım şöyle gelişti:

1-Üç-dört gün önce istihbarat kaynakları Kuzey Irak'tan 200 kişilik bir PKK'lı grubun Türkiye'ye sızacağını bildirdi.

2-Bu bilgi üzerine asker teyakkuza geçti. İstihbarat bilgisi Diyarbakır Askeri Hava Üssü'ne de bildirildi. İnsansız Hava Araçları'nın (İHA) bölgedeki uçuşu artırıldı.

3-Diyarbakır'da ve Malatya'da F-16 savaş uçakları hazır hale getirildi.

4-Önceki gece yaklaşık 50 kişinin, yanlarındaki 100 kadar katırla birlikte Uludere'de sınıra yaklaştığı İHA'lar tarafından tespit edildi.

5-İHA'nın çektiği görüntüler, Ankara'ya ulaşınca önceki istihbaratın da etkisiyle, durum çok iyi analiz edilmeden F-16'lara operasyon emri verildiği ileri sürüldü.

6-Sınırötesi operasyon olduğu için F-16'ların uçuşundan valilik ve yerel askeri güçlere de haber verilmedi.

7-Daha önce PKK'lı grupların bu şekilde girdiğini bilen ve birçok operasyon yapan F-16 pilotları verilen koordinatlara bomba yağdırdı.

8-Neticede PKK'lı oldukları zannedilen, ancak geçimlerini sağlayabilmek için kaçakçılık yapan 35 köylü hayatını kaybetti.

29 Aralık 2011

Erdoğan: İran'ın var bizim de olsun


Erdoğan TUBİTAK toplantısının basına kapalı bölümünde yaptığı konuşmada Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) için hedef koydu.

Savunma sanayiinde yerli üretim ve yüksek teknoloji konusunda TÜBİTAK’ı görevlendiren Başbakan Erdoğan, “İran’ın 2 bin-2 bin 500 kilometre menzilli füzeleri var. ‘Bizim füzelerin menzili en fazla 150 kilometre. Bu olmaz, geliştirmemiz lazım” dedi.

Başbakan Tayyip Erdoğan başkanlığında önceki gün yapılan Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu toplantısına 13 bakan, bakan yardımcıları ve ilgili bürokratlar katıldı.

Erdoğan toplantının basına kapalı bölümünde yaptığı konuşmada Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) için hedef koydu. Kurumun savunma sanayii projelerine ve milli yazılımlara ağırlık vermesini isteyen Başbakan Erdoğan, füze sistemleri konusunda da İran'ı örnek gösterdi. Erdoğan "Komşumuz İran 2 bin-2 bin 500 kilometre menzilli füzeler yaptı.

YAŞ toplantısında komutanlara sordum. 'Bizim füzelerimizin menzili ne kadar?' diye. 'En fazla 150 kilometre' dediler. Bu olmaz. Bunu geliştirmemiz lazım" diye konuştu. Başbakan Erdoğan sözlerini "Kapı komşumuz İran'da bu var. Tamamen yerli; Avrupa'dan bağımsız olarak kendisi üretiyor. Ambargoya rağmen bunu yapıyor. Biz de yapabiliriz. Sizden bunu istiyorum" diye sürdürdü. ATAK helikopteri projesinden de söz eden Erdoğan, 2013 yılında seri üretime başlanacağını hatırlatarak, helikopterin ve füzelerin tamamen Türk savunma sanayii eliyle yerli üretim olması gerektiğini söyledi.

GİZLİ PROJELER
Haberturk'ün haberine göre toplantıda TÜBİTAK'ın en genç başkanı olan 40 yaşındaki Prof. Dr. Yücel Altunbaşak da kuruma bağlı Savunma Geliştirme Enstitüsü'nün (SAGE) çalışmalarını anlattı. Savunmaya yönelik projeler bulunduğunu belirten Altunbaşak, Türk Silahlı Kuvvetleri için radar ve denizaltı sistemleri ile yazılımlar geliştirdiklerini söyledi. Projeleri dinleyince memnuniyetini ifade eden Erdoğan, "Bunlar güzel şeyler, bunları geliştirin. Savunma sanayiinde daha fazla proje üretin" talimatını verdi.

'RAFTA KALMASIN'
Toplantıda, ABD'de olduğu gibi Savunma Geliştirme Ensitüsü'nün ticarileşmesi, hayatın içine girmesi kararlaştırıldı. Projelerin rafta durmadan bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğine vurgu yapılırken Türkiye'nin ihracatını artıracak, katma değer yaratacak, orta ve uzun vadede cari açığın azaltılmasına etkisi olacak projeler geliştirilmesi istenildi.

TÜRKİYENİN FÜZELERİ

■ J600-T YILDIRIM: Menzili 250 kilometre. 600, daha sonra 1500 km. menzile çıkarılması hedefleniyor.

■ JAGUAR: Çin teknolojisiyle üretiliyor. Menzili 150 kilometre civarında.

■ TOROS: 1999 yılında TSK envanterine girdi. Çok namlulu roketatarları andıran Torosların menzili 100 kilometre.

■ ATTACK-MS: ABD'den satın alınan füzelerin menzili 165 kilometre.

■ KASIRGA: Dört lançerli çok namlulu roketatardan oluşuyor. 150 kilogramlık savaş başlığı ile 100 kilometre ötedeki hedefi vurabiliyor.

■ HEDEF: Birkaç yıl içinde 1000 kilometre menzile ulaşabilecek füze teknolojisi elde etmek. Sonraki hedef ise 10 bin kilometre menzilli kıtalararası füze yapmak.

UZAKDOĞU ÖRNEĞİ
Türkiye'nin Ar-Ge çalışmalarını 10 yılda 2 katına çıkardığı saptamasının yapıldığı toplantıda Güney Kore örneği masaya yatırıldı. Güney Kore'nin GSYİH'sının yüzde 3'ünü, Türkiye'nin ise yüzde 0.84'ünü Ar-Ge için harcadığı belirtildi. Bunun sonucunda Güney Kore'nin büyüyen ekonomisinde Samsung, Hyundai, Daewoo, LG gibi markalar çıkardığı belirtildi; "Bizim niçin Nokia'mız, Samsun-g'umuz, yerli otomobil markamız yok" denildi. Toplantıda Çin örneği de verildi.

2023 YERLİ VİZYONU
Toplantıda; Türkiye'nin 2023 yılında yerli otomobil, yerli uydu, yerli uçak ve yerli tren vizyonu da ortaya konuldu. ABD'nin 1961 yılında Ay'a gitme hedefi koyduğu, 1969'da bu hedefi gerçekleştirdiği vurgulandı.

28 Aralık 2011

Son 15 dakikada neler yaşandı


Tarih 1 Haziran 2009'u gösterdiğinde Fransız havayolu şirketi Air France'ın 447 numaralı Airbus 330 uçağı Atlantik Okyanusu üzerinde kayboldu. Uçakta Türk arp sanatçısı Ceren Necipoğlu ile birlikte 228 kişi hayatını kaybetti. Kazanın üzerinden 2 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen Air France 447'nin düşme nedeni ve pilot hatası olup olmadığı konusunda tartışmalar devam ediyor.

Amerikan Popular Mechanics dergisinde Air France 447'nin düşmesinden 15 dakika önce pilot kabininde yaşananlar saniye saniye yer aldı. Kaptan pilot Marc Dubois kestirmek için kokpitten ayrıldıktan sonra iki yardımcı pilot arasındaki diyalog, uçağın düşme nedeninin "insan hatası" olduğunu çok net bir şekilde ortaya koyuyor.

Saat gece 01.36'yı gösterdiğinde Fransız uçağı Atlantik Okyanusu üzerinde tropikal fırtına sistemi içine girdi. Diğer uçakların aksine AF 447'i mürettebatı rotasını değiştirme gereği duymadı. Saat 01.50'de kokpitte elektrik sinyallerinde beklenmedik bir sorun yaşandı.

Uçağın 32 yaşındaki az tecrübeli yardımcı pilotu Pierre-Cedric Bonin, "Neler oluyor" sorusunu 11 bin saatlik uçuş tecrübesine sahip kaptan pilot Marc Dubois'e yöneltti. Kaptan pilot Dubios, gök gürültülü fırtınalarda böyle durumlara rastlandığını belirtti.

Saat 02.00'da uçağın bir diğer yardımcı pilotu David Robert, dinlenmek için çıktığı kokpite geri döndü. Robert'in dönmesinden iki dakika sonrada Kaptan pilot Marc Dubois "kestirmek" için kokpitten ayrıldı. O ayrıldıktan sonraki 15 dakika içinde 216 yolcu ve 12 mürettebat yaşamını yitirdi.

İşte o son 15 dakikada Air France 447'de saniye saniye yaşananlar:

02:03:44 (Yardımcı kaptan Bonin) Tropikal bir fırtınanın içine girdik. Bakın biz hala bu tropikal fırtınanın içinde seyrediyoruz.

02:05:55: (Diğer yardımcı kaptan Robert) Evet, Arkadakileri çağır, onlara bu durumu haber ver.

Robert çağrı düğmesine bastı.

02:05:59: Evet, ben Marilyn

02:06:04: Evet, Marilyn ben ön taraftan Pierre. Dinle, iki dakika içinde gök gürültülü fırtınanın daha yoğun olduğu bir bölgeye giriyoruz. Şimdi olduğundan biraz daha fazla hareketlilik olacak. Dikkatli olmalısınız.

02:06:13: Tamam, o zaman yerlerimize otursak iyi olur.

02:06:15 (Bonin) Evet, hiç kötü bir fikir değil, Arkadaşlarına da haber ver.

02:06:18: Tamam, arkada olanlara haber veriyorum. Çok teşekkür ederim.

02:06:19: (Bonin) Fırtınanın içinden çıkar çıkmaz size haber veririm

02:06:20: Ok

Yardımcı pilotlar Bonin ve Robert dışarıdaki sıcaklığın ani değişimi üzerine konuştu ve Airbus 330 uçağının performansının Airbus 340'lara göre daha iyi olduğunu belirtti.

02:06:50 (Bonin) Anti buz sistemini devreye sokalım. Olmamasından daha iyi.

Uçak bulutların arasından geçtiğinden, pilotlar anti buz sistemini devreye sokarak, uçağın buzlanmasını önlemeye çalıştı. Buz uçağın aeurodinamik verimini düşürdüğünde bazı durumlarda düşmesine neden olabiliyor.

02.07:00 (Bonin) Sanki bulutların arasından çıkıyoruz. Her şey yolunda gibi.

GÖSTERGEDE SORUN VAR
Bu sırada yardımcı pilot Robert uçağın radar sistemini kontrol etti ve göstergenin doğru yerde olmadığını fark etti. Radar haritasını kontrol ettiğinde gök görültüsünün çok etkin olduğu bir bölgede olduklarını tespit etti.

02:08:03 (Robert) Uçağı belki biraz sola yönlendirebilirsin

02:08:05: (Bonin) Pardon, ne dedin?

02:08:07: (Robert) Uçağın yönünü biraz sola çevir. Şu anda manuel konumuna geçtik, tamam mı?

Bonin hiçbir şey söylemeden uçağın yönünü sola doğru çevirdi. Aniden elektrik transformer üzerinde bir sıvı akmaya başladı ve sıcaklık da birden yükseldi. Yardımcı pilot havalandıma sisteminde bir sorun olduğunu düşündü. Ancak Robert sıvının akma nedenin kötü hava koşulları olduğunu söyledi. Sonra 2.2 saniye içinde bir alarm sistemi devreye girerek, otomotik pilotun devre dışı olduğunu haber verdi.

02:10:06: (Bonin) Kontrol bende

02:10:07: (Robert) Tamam

MANTIK DIŞI BİR HAREKET
Son birkaç dakika içinde yaşananlardan sonra paniğe kapılan yardımcı pilot Bonin, mantık dışı bir hareket yaparak uçağın bir adım daha yükselmesi için düğmeye bastı. Bonin'in bu hareketine deneyimli pilotlar bir cevap bulamıyor.

Yükselmeye başlayınca uçağın bilgisayar sistemi olumsuz yönde etkilenmeye başladı.

02:07:10 Robert: Neler oluyor?

02:10:15: (Bonin) Bu hiç iyi değil, hız göstergesi sorunlu

02:10:16: (Robert) Öyleyse hız kontrolünü kaybetti değil mi?

02:10:27: (Robert) Hıza dikkat et, hıza dikkat et.

Tüm bunlar olurken uçak yükselmeye devam ediyor.

02.10:28: (Bonin) Tamam, tamam hızı düşürüyorum.

02.10:30 (Robert) Stabilize mi?

02:10:31: Hızı düşür. Sanki daha da hızlanıyoruz. Sanki daha da hızlanıyoruz. Düşür.

02:10:35: (Bonin) Tamam

Anti buz sistemi sayesinde pitot tüplerinden biri yeniden çalışmaya başladı.

02:10:36: (Robert) Hız düştü mü!

02:10:37: (Bonin) Evet işte oluyor, hız düşmeye başlıyor.

02:10:38: Harika

BİR AN DA OLSA KONTROL TEKRAR PİLOTTA
Kısa bir süreliğine de olsa yardımcı pilot Bonin uçağın kontrolünü yeniden sağladı.

02:10:41: (Bonin) Evet işte bu, yükselmeye başladık.

Ancak Bonin uçağın burnunu aşağıya doğru çeviremedi. Durumun aciliyetini anlayan Robert kaptan pilota haber vermek için çağrı düğmesine bastı.

02.10:49: (Robert) Kahretsin, O nerede?

02:10:55: (Robert) Kahretsin

02:11:06 (Robert) Kahretsin, pilot geliyor mu yoksa gelmiyor mu?

02:11:21: (Robert) Motorlar hala kontrolümüzde! Kahretsin neler oluyor? Anlamıyorum neler oluyor?

02:11:32 (Bonin) Kahretsin, uçak üzerindeki kontrolümü kaybettim. Artık uçağı kontrol edemiyorum!

KAPTAN PİLOT DEVREYE GİRİYOR
02:11:37: Sol koltuk kontrolü alıyor!

02:11:43: (Kaptan) Kahretsin ne yapıyorsunuz?

02:11:45 (Bonin) Uçağın kontrolünü kaybettik!

02:11:47: (Robert)Uçağın kontrolünü tamamen kaybettik. Neler olduğunu anlayamıyoruz. Her şeyi denedik.

02:12:14: (Robert) Ne düşünüyorsun? Ne düşünüyorsun? Ne yapabiliriz?

02:12:15 (Kaptan) Bilmiyorum, bilmiyorum.

02:13:40 (Robert) Yüksel... yüksel... yüksel.. yüksel...

02:13:40: (Bonin) Ama ben yükselme çubuğunu sonuna kadar zaten çektim!

02:13:43: (Kaptan) Hayır, hayır, hayır... Yükselme... hayır, hayır.

02:13: 43: (Robert) O zaman alçal... Kontrolü bana bırak... Kontrolü bana bırak!

02:14:23: (Robert) Kahretsin, düşeceğiz... Bu olamaz!

02:14:25: (Bonin) Ama neler oluyor?

02:14:27 (Kaptan) On derece düşür

Air France 447 uçağının kaptanı Marc Dubois'un sesi bu son konuşmasından tam 1.4 saniye sonra kesiliyor.

Gribe ömür boyu tek aşı geliyor


Gribe karşı her yıl aşı yaptırmak yerine tek aşıyla ömür boyu korunmak mümkün mü? Bilim insanları, bunu başarmak için çalışıyor. Çalışmanın 3 yıl içinde bir sonuca ulaşması bekleniyor.

Her yıl tekrarlanan grip aşıları yakında tarih olacak gibi görünüyor. Zira bilim insanları, bir kez vurulacak ve hayat boyu etkili olacak grip aşısı üzerinde çalışıyor.

Yeni aşı, sıradan griplerin yanı sıra ölümcül kuş gribi ve domuz gribi gibi farklılık gösteren grip virüslerine karşı da etkili olacak.

Bundan önceki aşılar, bağışıklık sistemini, sadece tanınan virüslere karşı hazırlayıp korurken yeni aşı, aynı zamanda değişime uğrayan virüslere karşı da koruma sağlıyor.

Yapılan ilk klinik denemeler, söz konusu aşının enfeksiyona yakalanma riskini ve şiddetini büyük ölçüde azalttığını ortaya koyuyor.

Aşıya ilişkin son veriler, bu hafta Londra'da yapılacak uluslararası konferansta sunulacak.

3 yıl daha aşı üzerinde geniş çalışmalar yürütmeyi planlayan bilim insanları, başarılı sonuçlar elde etmelerinin ardından halinde aşının yaygın olarak kullanılabileceğini belirtiyor.

27 Aralık 2011

İsrail'e gübre taşıyan Türk gemisi battı


Ege Denizi açıklarında su almaya başlayınca ''acil yardım'' çağrısında bulunan Türk bandıralı ''Doğu Haşlaman'' isimli kuru yük gemisinin mürettebatı, Sahil Güvenlik Komutanlığına ait helikopter ve gemiyle tahliye edildi.
AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, gemide fenalaşan 2 kişi Sahil Güvenlik Komutanlığına ait helikopterle İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevke edildi. Mürettebattan kalan 9 kişi de Kuşadası Sahil Güvenlik Komutanlığına ait gemiyle İzmir'in Çeşme Limanı'na getirildi.

Mürettebattan İsmail Fakçı, Çeşme Limanı'nda gemide beklediği sırada gazetecilere yaptığı açıklamada, geminin makine dairesinin bir anda su almaya başladığını, bunu görünce korktuklarını ve yardım sinyali gönderdiklerini, şu anda durumlarının iyi olduğunu bildirdi.

Çeşme Liman Başkanı Atilla Beyli de gazetecilere yaptığı açıklamada gübre taşıyan geminin İsrail'e doğru giderken, uluslararası sularda su almaya başladığını, Sahil Güvenlik ekiplerinin gemi personelini kurtardığını kaydetti.

Türk ve Yunan sahil güvenlik ekiplerinin, su almaya başlayanınca personeli tahliye edilen ''Doğu Haşlaman'' gemisinin olduğu bölgede bulunduğu bildirildi.

Yunanistan'a ait Ikaria Adası açıklarında ''Doğu Haşlaman'' isimli Türk bandıralı kuru yük gemisi ''acil yardım'' sinyali göndermiş, Sahil Güvenlik Komutanlığı ekipleri, söz konusu bölgeye doğru yola çıkmıştı.

Mürettebattan hastaneye kaldırılan kişi öldü

İsrail'e gübre götürmek üzere İstanbul'dan yola çıkan, Çeşme açıklarında yan yatan "Doğu Haslaman" adlı kuru yük gemisinin mürettebatından fenalaşarak Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılan iki kişiden Sadettin Akdemir (64) hayatını kaybetti. Akdemir'in kalbinin, hastaneye ulaştırıldığında durmuş olduğu belirtildi.

Yunanistan'a ait Ikaria Adası açıklarında acil yardım çağrısında bulunan geminin mürettebatı, Sahil Güvenlik Komutanlığı'na ait helikopter ve gemiyle tahliye edilmişti. Fenalaşan iki kişi ise helikopteriyle İzmir'de hastaneye kaldırılmış, kalan dokuz kişi Kuşadası Sahil Güvenlik Komutanlığı'na ait gemiyle Çeşme Limanı'na götürülmüştü.

Ülke yeni yıla bir gün önce girecek


Güney Pasifik'teki Samoa ada devletinde bu yıl 30 Aralık tarihi olmayacak. Ülke, ekonomik ilişkiler nedeniyle 29 Aralık'tan, 31 Aralık 2011'e geçecek.
Uluslararası tarih değiştirme çizgisinin öteki tarafına geçecek olan Samoa böylece aynı zamanda yerkürenin, yılbaşını ilk kutlayan ülkesi de olacak.

Başbakan Tuilaepa Sailele Malielegaoi, 30 Aralık'ı takvimden çıkarmalarının, Yeni Zelanda, Avustralya ve Asya ile ticari ilişkilerini kolaylaştıracağını söyledi.

Samoa 1892 tarihinde, ABD ile zamansal yakınlığın fayda sağlayacağı düşüncesiyle tarih değiştirme çizgisinde taraf değiştirmişti. Ancak günümüzde ticari ilişkiler farklı yöne ilerliyor. Asya, Yeni Zelanda ve Avustralya uluslararası tarih değiştirme çizgisi olarak kabul edilen 180. meridyenin batısında kalıyor.

Bugünkü haliyle Samoa'da cuma olduğunda Yeni Zelanda'da cumartesi oluyor, Avustralya pazartesi yeni bir haftaya başlarken, Samoa pazar tatili yapıyor. 31 Aralık 2011'de ise atlanan bir gün sayesinde bu ülkelerin günleri aynı olacak.

Kimi yorgun düştü, kimi üşümekten ağladı...


Bolu Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü tarafından, ''27 Aralık Atatürk Koşusu'' yapıldı. Soğuk hava nedeniyle bazı ilköğretim okulu öğrencilerinin zor anlar yaşadığı görüldü.
Bolu'nun Karaçayır Mahallesi Murat Canbaş Cimnastik Spor Salonu önünde düzenlenen koşuya, ilköğretim ve liseden minikler, yıldızlar ve gençler kategorisinde toplam 300 öğrenci katıldı.

Atatürk Koşusu'na katılan ilköğretim öğrencileri soğuk hava nedeniyle zor anlar yaşadı. Üşüyen öğrenciler gözyaşlarını tutamadı. Ağlayan öğrencileri arkadaşları ile öğretmenleri teselli etmeye çalıştı. Üşüyen öğrencilerin ısınması için sıcak çorba ikram edildi. Koşuda dereceye giren öğrencilere madalya ve çeşitli hediyeler düzenlenen törenle verildi.

Öğrencilerin koşusunu izlemek için gelen AK Parti Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun, öğrencilere başarılar diledi ve öğrencilerle birlikte hatıra fotoğrafı çektirdi.

Koşuyu tamamlayamayan sporcular sedye ile taşındı

Muğla'nın Fethiye ilçesinde her yıl geleneksel olarak yapılan Atatürk Yol Koşusu'na katılan bazı sporcular bitiş çizgisine varamadan fenalaştı. Koşu sırasında baygınlık geçiren bazı sporcular ambulanslarla hastanelere kaldırıldı.

Atatürk'ün Ankara'ya gelişini kutlamak amacıyla her yıl geleneksel olarak düzenlenen Atatürk Yol Koşusu, Fethiye kordon boyunda yapıldı. Fethiye Gençlik ve Spor Müdürlüğü tarafından organize edilen ve Şehitler Anıtı önünde sona eren yarışlar bay ve bayan olmak üzere küçük, yıldız ve genç kategorilerinde yapıldı. Büyük Bayanlar ve Büyük Erkekler kategorilerinde müracaat olmadığı için bu kategorilerde yarışma düzenlenmedi. Bin 200 ile 4 bin metre arasında farklı kulvarlarda koşan sporcular bitiş çizgisine birinci varabilmek için mücadele etti.

Yarışlar sonrasında bitiş çizgisine ulaşabilen sporcular kendilerini çimlerin üzerine atarak dinlenmeye çalışırken, bazıları da bitiş çizgisine varır varmaz baygınlık geçirdi. Bazı sporcular ise bitiş çizgisine varamadan oldukları yere yığıldı. Fenalaşan sporculara ilk müdahaleleri yarış alanında bulunan öğretmenler tarafından yapıldı. 4 kilometre mesafede gerçekleştirilen yarışları sadece bir ambulans takip ederken fenalaşan sporculara ancak ambulans bitiş çizgisine varınca müdahaleleri yapıldı. Sedyelerle ambulansa taşınan ve burada oksijen takviyesi yapılan bazı sporcular tedavileri için Fethiye Devlet Hastanesi'ne götürüldü.

Koşular sonrası küçük erkekler kategorisinde Samet Akyüz, küçük kızlar kategorisinde Beyza Urhan, yıldız kızlar kategorisinde Gizem Küçükyörük, yıldız erkekler kategorisinde Atakan Dikiş, genç kızlar kategorisinde Durkan Çomar ve genç erkekler kategorisinde ise Yusuf Mert Ertuğrul birinci oldu.

12 yıldır bakıma alınmayan deprem şehitliğinin kapısı var, duvarı yok


Sakarya'da 12 yıl önce depremde hayatını kaybedenlerin büyük bir çoğunluğunun toprağa verildiği Deprem Şehitliği'nin bakımsız hali yürek burkuyor. Şehitliğin demir kapısı olmasına rağmen duvarları bulunmamasına vatandaşlar tepki gösteriyor.
Daha önce Serdivan Mezarlığı olarak hizmet veren, ancak daha sonra 17 Ağustos 1999 depreminde hayatını kaybedenlerin defnedilmesi sebebiyle şehitliğe dönüştürülen mezarlık, bakımsız görüntüsüyle dikkat çekiyor. Depremin üzerinden 12 yıl geçmesine rağmen hiçbir çalışma yapılmayan şehitlik bir köy mezarlığından bile bakımsız görünüyor.

DEMİR KAPISI VAR AMA DUVARLARI YOK

Giriş kapısı olmasına rağmen şehitliğin kenar duvarları bulunmaması trajikomik olarak değerlendiriliyor. Sokak hayvanları duvar olmaması sebebiyle şehitlikte cirit atıyor. Ayrıca mezarların sırayla ve düzenli bir şekilde kazılmaması sebebiyle mezarlar iç içe geçmiş durumda. Mezarların arasında yürümek neredeyse imkansız hale geliyor. Aynı düzensizlik mezar çevirmelerinde de yaşanıyor. Karyola ve demir parçalarıyla mezarların çevrilmesi çirkin bir görüntü oluşturuyor.

Mustafa Toprak, şehitlikte defnedilen yakınlarının bulunduğunu belirterek, mezarlığın bakımsız haline üzüldüğünü söyledi. 12 yıldan bu yana şehitliğin bu şekilde bırakılmasına tepki gösteren Toprak, "Her yıl 17 Ağustos'ta burada anma programı yapılıyor. Sakarya'nın tüm protokol mensupları bu törene katılıyor. Bu görüntüden bunca yıl rahatsız olmadılar mı merak ediyorum. Şehitlerimize verdiğimiz önem bu kadar mı?" diye konuştu.

İHALE EDİLECEK

Sakarya Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü'nden yapılan açıklamada ise şehitliğin kısa bir süre sonra bakıma alınacağı bildirildi. Şehitlikle birlikte 19 mezarlığın bakım ve onarımının ihale edileceği belirtilen açıklamada, ihale sürecinin 20 gün içerisinde tamamlanacağı ve hemen ardından mezarların bakımını başlanacağı kaydedildi.

(CİHAN)

26 Aralık 2011

Süper Lig'in vazgeçilmez 11'i


Spor Toto Süper Lig'de 2011-2012 sezonunun ilk devresinde, 419 futbolcu mücadele ederken, 11 takımdan birer oyuncu bütün maçlarda forma giydi.
Süper Lig'de ilk devrede mücadele eden 18 takımda, toplam 419 futbolcu oynarken, Ankaragücü, Beşiktaş, İstanbul Büyükşehir Belediyespor, Kardemir Karabükspor, Orduspor ve Samsunspor, bu müsabakalarda 25'er oyuncuya şans verdi.

Ligin ilk devresini 20 futbolcuyla tamamlayan Trabzonspor, ligde en az futbolcuyla ilk devreyi tamamlarken, bu takımların dışında Bursaspor ile Galatasaray 24, Fenerbahçe, Gençlerbirliği, Kayserispor, Medical Park Antalyaspor ve Sivasspor 23, Gaziantepspor, Mersin İdmanyurdu 22, Eskişehirspor ve Manisaspor da 21 oyuncuyla mücadele etti.

-11 vazgeçilmez-

Ligde şu ana kadar forma şansı bulan 419 futbolcudan 333'ü, en az bir maçta 90 dakika sahada kalırken, 11 oyuncu ise ilk yarı maçlarının tamamında 90 dakika mücadele etme başarısı gösterdi:

Ligin ilk devresinde tüm maçlarda 90 dakika forma giyen oyuncular şunlar:

''Aydın Toscalı (Ankaragücü), Scott Paul Carson (Bursaspor), Diego Angelo De Oliveira, Leonardo De Deus Santos (Eskişehirspor), Selçuk İnan (Galatasaray), Hocine Ragued (Kardemir Karabükspor), Hasan Ali Kaldırım (Kayserispor), Hüseyin Tok (Manisaspor), Sorin Bogdan Stancu (Orduspor), Kemal Tokak (Samsunspor), Tolga Zengin (Trabzonspor).''

Ligde bu oyuncular dışında 26 futbolcu daha farklı sürelerde de olsa tüm maçlarda oynama şansı buldu.

-1 maçta oynayanlar-

Ligde ilk devrede, 15 ekipte 28 futbolcu ise sadece 1 maçta mücadele etti.

Orduspor'da 4 futbolcu, Beşiktaş Galatasaray, Gençlerbirliği ve Medical Park Antalyaspor'da 3, Manisaspor ve Sivasspor'da 2, Ankaragücü, Eskişehirspor, Gaziantepspor, İstanbul Büyükşehir Belediyespor, Kardemir Karabükspor, Kayserispor Samsunspor ve Trabzonspor'da ise 1 oyuncu birer müsabakada takımlarında kendilerine yer bulabildi.

Ligin ilk devresinde sadece 1 maçta mücadele eden oyuncular şunlar oldu:

''Bilal Gülden (Ankaragücü), Burak Kaplan, Guti, Mehmet Akyüz (Beşiktaş), Abdulaziz Solmaz (Eskişehirspor) Aykut Erçetin, Çağlar Birinci, Ufuk Ceylan (Galatasaray), Mahmut Bezgin (Gaziantepspor), Efşan Geçgin, Emre Aygün, Serkan Çalık (Gençlerbirliği), Enver Cenk Şahin (İstanbul Büyükşehir Belediyespor), Murat Selvi (Kardemir Karabükspor), Franco Dario Cangele (Kayserispor), Adem Büyük, Volkan Babacan (Manisaspor), Erkan Sekman, Mehmet Yılmaz, Ömer Demircan (Medical Park Antalyaspor), Abdülkadir Kayalı, Fevzi Elmas, İbrahim Şahin, Selçuk Şahin (Orduspor), Valdomiro Duarte De Salvador (Samsunspor), Sandro Da Silva Mendonça, Tomas Rada (Sivasspor), Robert Vittek (Trabzonspor).''

Rektör, öğrencilere 'çikolatalı yumurta' attı

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Rektörü Prof. Dr. Alper Akınoğlu, öğrenci konseyi toplantısında ''tatlı yiyelim tatlı konuşalım'' diyerek kendisine verilen yumurta şeklindeki çikolataları öğrencilere attı.
Akınoğlu, ÇÜ Öğrenci Konseyi'nin Mithat Özsan Amfisinde düzenlediği ''Öğrenciler Rektörle buluşuyor'' konulu toplantıya katıldı.

Öğrenci Konseyi Başkanı Ahmet Serdar Tat, toplantı öncesi ''tatlı yiyelim tatlı konuşalım'' diyerek bir sepet dolusu yumurta görünümlü çikolatayı Rektör Akınoğlu'na verdi.

Akınoğlu da, verilen çikolataları ''her zaman siz atacak değilsiniz ya. Tatlı yiyelim tatlı konuşalım'' diyerek izleyici koltuğundaki öğrencilere attı. Bu şakayı gülerek karşılayan öğrenciler, atılan yumurtaları havada yakalayarak yediler.

Prof. Dr. Akınoğlu, daha sonra yaptığı konuşmada, öğrencilerin sesini duyurmak için değişik eylem biçimleri olabileceğini, ancak bunların demokratik ölçüler içerisinde kalması gerektiğini söyledi.

Yumurta meselesinin günlerce kamuoyunu meşgul ettiğini kaydeden Akınoğlu, ''Bu yumurtalar öğrenci konseyinin bana karşı jesti. Bu, birlikteliğin daha güzel olmasına yöneliktir. Tabi ki eleştiriler olsun, düşündüklerinizi , eksikliklerimizi söyleyin. Bunları birlikte çözmemiz lazım. Bu birlikteliği ne kadar geliştirirsek ülkemiz için de o kadar güzel olur. Bu yumurta jestinden dolayı öğrenci konseyine teşekkür ederim'' dedi.

Rektör Prof. Dr. Akınoğlu, öğrenci konseylerinin seçimle gelen öğrenci temsilcilerinden oluştuğunu belirterek, şöyle devam etti:

''Konseylerde çok değişik görüşten öğrenciler var. Sadece kendisini düşünen değil, ülkesini düşünen ve farklı çözüm yolları önerebilen bir öğrenci profili önemli. Demokrasi artık günümüzde seçimle gelip, kıl payı bir grubun kazandığı, büyük çoğunluk elde ettiği, sadece kendisini seçen öğrencilerin temsiliyeti değildir. Bütün öğrencilerin sorumluluğunu üstlenmektedir. Bütün öğrencilere eşit bir şekilde davranış sergilemeli. Modern demokrasilerde sadece çoğunluğun düşünceleri değil, çoğunluğun azınlıklara karşı nasıl davrandığı da çağdaş demokrasinin ilgi alanlarından birisidir.''

Öğretim üyelerinin de katıldığı etkinlikte Akınoğlu, öğrencilerin sorularını cevaplayarak, isteklerini de not aldı.

Şair Sezai Karakoç'tan Gül'e özel bir ilk


Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Çankaya Köşkü'nde sahiplerini buluyor. Edebiyat dalında ödül alacak olan Şair Sezai Karakoç bir ilki gerçekleştirecek.

Cumhurbaşkanlığı makamından Ekim ayında, 2011 yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri'nin sanat tarihi dalında Prof. Dr. Semavi Eyice'ye, edebiyat dalında Sezai Karakoç'a, eleştiri alanında Doğan Hızlan'a ve geleneksel sanatlar dalında Hasan Çelebi'ye verilmesi uygun görüldüğü açıklanmıştı.

Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri'nin sahiplerini bulacağı ödül töreni, bugün Çankaya Köşkü'nde yapılacak.

Hayatı boyunca gözlerden uzak yaşamaya özen gösteren fikir adamı ve şair Sezai Karakoç'un yakınındaki isimlerden edinilen bilgilere göre Karakoç'un ödülünü almak için Çankaya Köşkü'nde yapılacak törene bizzat katılacağı öğrenildi. Ödülünü Cumhurbaşkanı Gül'den alacak olan Karakoç, hayatında ilk kez bir ödülü kabul edecek.

Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü, hizmet ve eserleri ile Türk kültür ve sanat hayatına önemli katkılarda bulunan, Türkiye'nin kültür ve sanatını yüceltmeye çalışan Türk vatandaşı ve yabancı uyruklu kişileri veya kurumları devlet adına onurlandırmak ve özendirmek amacıyla veriliyor.

Ödüllendirilebilecek isimleri Cumhurbaşkanı Gül'e öneren Değerlendirme Kurulu'nda Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen, Genel Sekreter Yardımcısı Emin Kuz, Cumhurbaşkanlığı Basın Başdanışmanı Ahmet Sever, Başdanışman Zeynep Damla Gürel, Danışman Yusuf Müftüoğlu, halkbilimci Prof. Dr. Öcal Oğuz ve sanatçı Bayram Bilge Tokel bulunuyordu.

'Soykırım' İsrail meclisinde


Fransa'dan sonra 1915 olayları bugün İsrail parlamentosunun da gündemine gelecek. İsrailli parlamenterler "Ermeni soykırımı" iddialarının tanınması ve bir anma günü ilan edilmesini görüşecek. Toplantıya, alçak koltuk krizinin mimarı Dışişleri Bakanı Yardımcısı Ayaolon da katılacak.

İsrail gazetesi Haaretz'in haberine göre, İsrail parlamentosundaki Eğitim, Kültür ve Spor Komitesi Alex Miller başkanlığında bugün "Ermeni soykırımı" iddialarının tanınması ve bir anma günü ilan edilmesi gündemiyle toplanacak.

Basına ve kamuyouna açık yapılacak komitenin toplantısında Meclis Başkanı Reuven Rivlin'nın yanı sıra Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayaolon da hazır bulunacak.

Haaretz'in haberine göre, "Ermeni soykırımı" iddialarının kabul edilmesi halinde bu İsrail tarihinde bir ilk olacak. 'Soykırım'ın tanınması ve bir anma günü ilan edilmesi İsrail parlamentosunda 8 ay önce gündeme gelmiş ancak bugüne kadar ertelenmişti.

'SOYKIRIM'A DAHA ÖNCE KARŞI ÇIKILMIŞTI
Daha önce de İsrail Meclisi'nin Dış İlişkiler ve Savunma Komiteleri konuyu kapalı kapılar ardında görüşmüş ancak soykırım iddialarının tanınmasına karşı çıkmıştı.

'AHLAKİ BİR SORUMLULUK'
"Ermeni soykırımı"nın tanınması için İsrail parlamentosunda çaba gösteren isimler arasında yer alan milletvekili Zahava Gal-On, "İsrail hükümeti, yıllarca Türkiye'yi hem ekonomik hem de askeri alanda stratejik bir partner olarak gördüğü için soykırımı tanımayı reddetti. Şimdi iki ülke ilişkilerine baktığımızda, Dışişleri'nin bu yasanın geçmesini sağlayarak şimşekleri üzerine çekmek istemez. Ancak Eğitim, Kültür ve Spor Komitesi bu konunun konuşulması için doğru bir yer. Ermeni soykırımının tanınmasının ahlaki bir sorumluluk olduğuna da inanıyorum" şeklinde konuştu.

'TÜRKİYE İLE BAĞLANTISI YOK'
Eğitim, Kültür ve Spor Komitesi Başkanı Alex Miller ise "Ermeni soykırımı" iddialarının İsrail parlamentosunda konuşulmasıyla Türkiye arasında doğrudan bir bağlantı kurulmasının doğru olmadığını iddia etti. Miller, 8 ay önceki konunun bugüne ertelenmiş olmasının Meclis Başkanı Rivlin'in de toplantıda hazır bulunma isteğinden kaynaklandığını ve bugüne ertelendiğini savundu.

Trans Anadolu Hattı'nda imzalar atıldı


Azeri doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşıyacak Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı'na ilişkin mutabakat zaptı Türkiye ile Azerbaycan arasında imzalandı. Enerji Bakanı Yıldız, hattın maliyetinin 5 milyar dolar olabileceğini belirtti.

Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Azerbaycan Sanayi ve Enerji Bakanlığı arasında, ''Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı'' yapımına ilişkin mutabakat zaptı, Enerji Bakanlığında düzenlenen törenle imzalandı.

Zapta Türkiye adına Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile Azerbaycan Sanayi ve Enerji Bakanı Natıg Aliyev imza koydu.

Azeri (Şahdeniz 2) doğalgaz gazının gerek Türkiye'de satışı gerekse de Avrupa pazarlarına Türkiye üzerinden transit olarak taşınmasını öngören Hükümetlerarası Anlaşma 25 Ekim 2011 tarihinde İzmir'de imzalanmıştı. Söz konusu anlaşma içerisinde, Azeri doğalgazının Türkiye üzerinden transit taşınması amacıyla ulusal doğalgaz iletim sisteminin kullanılmasının yanı sıra münhasır bir boru hattının inşa edilmesi de alternatif bir seçenek olarak düzenlenmişti.

Bugünkü imzalanan mutabakat zaptı ile Trans Anadolu ismi verilen söz konusu münhasır boru hattına yönelik çalışmaların ivedilikle başlanılması ve iki ülke tarafından tayin edilen şirketlerin ortak bir konsorsiyum tesis etmeleri konusunda mutabakat sağlanmış oldu.

Bu çerçevede, söz konusu konsorsiyum içerisinde Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi (SOCAR) ve Türkiye'den Boru Hatları ile Petrol Taşıma Anonim Şirketi (BOTAŞ) ile Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) ilk ortaklar olarak yer alacak. Süreç içerisinde diğer uluslararası petrol ve doğalgaz şirketleri de konsorsiyuma dahil olabilecekler.

Enerji Bakanı Yıldız, hattın maliyetinin 5 milyar dolar olabileceğini belirtti.

16 MİLYAR METREKÜP GAZ GELECEK
Projenin 5 yılda tamamlanması hedefleniyor. Boru hattından yılda yaklaşık 16 milyar metreküp doğalgaz geçecek. Bu gazın 6 milyar metreküplük bölümünü, Türkiye kendi ihtiyaçları için kullanabilecek.

BATI HATTI İÇİN GÖRÜŞME YAPILACAK
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Enerji Bakanı Yıldız, yarın da Rus Gazprom'dan yetkililerle Batı Hattı konusunda görüşeceklerini açıkladı. Yıldız, "Batı Hattı'nda akışın hem Türkiye hem bölge açısından iyi olacağı ve iyi niyeti bildireceğiz. Hem TPAO hem de BOTAŞ'ın çabaları vardır. Sonuçta biz vatandaşın sıkıntı yaşamayacağını umuyoruz" dedi.

25 Aralık 2011

Yoksul şehit ailesi yardımı reddetti

Aydın’da oğulları Mehmet Çetin’i teröre kurban veren şehit ailesi, maddi durumları kötü olmasına rağmen kendilerine yapılmak istenen yardımı kabul etmedi.

Hakkari'nin Çukurca ilçesinde 19 Ekim 2011 tarihinde PKK’lı teröristler tarafından şehit edilen Nazillili Şehit Jandarma Komando Er Mehmet Çetin'in Beğerli köyünde yaşayan ailesini Aydın Ticaret Odası (AYTO) yöneticileri ziyaret etti.

AYTO yöneticileri, ziyarette şehidin ailesine 2 bin TL’lik maddi yardımda bulunmak istedi.

Durumları kötü olmasına rağmen yardımı kabul etmeyen şehit babası Bekir Çetin, “Bizler ailesi olarak onu devletimiz ve milletimizin bekası için şehit vererek borcumuzu ödedik. Vatan sağ olsun” diye konuştu.

Şehit ailesinin yardımı reddetmesiyle duygulanan AYTO Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Hakkı Dokuzlu, “Bir şehit ailesinin bu onurlu ve dik duruşu karşısında çok duygulandığımızı ifade etmek istiyoruz” dedi.

Basına sızmasın diye vekillerden bile saklandı


Emekli vekil maaşını yüzde 100 zamla 8 bin TL'ye çıkaran gece yarısı operasyonunun perde arkasına ulaşıldı. Kamuoyunun tepkisini çeken ‘kıyak emeklilik’ önergeleri TBMM TV ekranları karardıktan sonra ele alındı.

Milletvekillerinin emekli aylıklarına yüzde 100 oranında zam yapan “kıyak” operasyonuna tepkiler sürerken, gece yarısı gerçekleştirilen operasyonunun detayları da ortaya çıkmaya başladı. Türk Parlamenterler Birliği ve TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in öncülüğünde, 4 parti kurmayları arasında “çekirdek” bir kadro tarafından yürütülen kıyak operasyonunun ön temaslarının yasanın kabul edildiği 22 Aralık tarihinden 2 gün önce başladığı, konunun basına sızmaması için de hazırlanan önergelerin milletvekillerinden bile saklandığı öğrenildi.

ÇİÇEK OLAĞANÜSTÜ TOPLANDI
Vatan gazetesinin haberine göre, ilaçta katılım payını düzenleyen Emekli Sandığı Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapan kanun tasarısının TBMM Plan Bütçe Komisyonu’nda kabul edilmesinin ardından, Türk Parlamenterler Birliği yönetimi, düşük aylık sendromu yaşayan eski vekillerin talepleri doğrultusunda TBMM Başkanı Cemil Çiçek ile görüştü. Birlik yöneticileri Çiçek’e geçen dönem eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın muhalefeti nedeniyle hayata geçirilemeyen milletvekillerinin özlük hakları ve emeklilikleriyle ilgili düzenlemelerin hayata geçirilebilmesi için bu düzenlemenin uygun bir zemin olacağını söyledi. Her fırsatta milletvekillerinin yaşam koşullarının ağırlığı, özlük haklarıyla ilgili bağımsız bir yasalarının olmaması, kamu görevlilerine milletvekillerinin çok ötesinde devlet imkanı sağlanmasından yakınan TBMM Başkanı Çiçek de bunun üzerine partilerin grup başkanvekilleriyle temasa geçti.

ÇİÇEK: NE YAPTINIZ?
Düzenlemenin TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmeye başladığı 22 Aralık öğle saatlerinde Çiçek, AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli, CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi ve MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır ile bir araya geldi. Toplantıya BDP Grup Başkanvekillerinden katılım olmadı.

Çiçek’in toplantıda milletvekillerinin emeklilikleriyle ilgili sorunun çözümü için Genel Kurul’da görüşülen düzenleme kapsamında bir şey yapılıp yapılamayacağına ilişkin “Ne dersiniz?” sorusu üzerine, parti kurmayları liderleriyle temasa geçtiler. Toplantının ardından yoğun bir görüşme trafiği yaşandı.

UZLAŞMA İÇİN ONAY ALINDI
Liderlerle yapılan görüşmelerin ardından MHP yapılacak düzenlemelere “İktidar ve anamuhalefetin anlaşıp, verilecek önergelere imza atmaları” halinde destek vereceğini ifade ederken, AK Parti “tüm partilerin desteklemesi şartıyla” düzenlemenin gündemene getirilebileceğini söyledi. BDP’den engellemeyiz mesajı gelirken, CHP milletvekillerinin tümünün Emekli Sandığı ile ilişkilendirilmesine ilişkin değişikliğe onay vereceğini, bunun dışındaki düzenlemelere sıcak bakmadığını ifade etti.

Genel Kurul salonunda AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli ile CHP’li TBMM Başkanlık Divanı üyesi Tanju Özcan arasında yoğun bir görüşme trafiği yaşandı. Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’ndan gelen onayların karşılıklı teyit edilmesi üzerine her partiden Meclis Başkanlık Divanı üyesi milletvekillerinden ikisinin önergeye imza koymasına karar verildi. Canikli ve Özcan muhalefet kulisine çıkarken, AKP kanadınca daha önce hazırlatılan önergelere bakanlık bürokratlarıyla son şekli verildi.

GAZETECİLERE YAKALANDILAR
Elinde önerge metni, yanında Özcan olduğu halde karşısında gazetecileri karşısında bulan Canikli, “Sizin muhalefet kulisinde ne işiniz var? İktidar kulisine geçsenize” esprisi yaptı. Canikli ve Özcan, gazetecilerin ısrarlı sorularına karşın önerge ve içeriğine ilişkin soruları yanıtsız bırakıp, doğrulamadı.

VEKİLLERİN HABERİ YOKTU
Bunun üzerine gazeteciler bilgi alabilmek umuduyla AK Parti, CHP, MHP ve BDP milletvekillerine yöneldiler. Ancak akşam mesaisine kalan sınırlı sayıdaki iktidar ve muhalefet milletvekillerinin büyük bölümünün ne önergelerden ne de içeriğinden haberdar olmadıkları anlaşıldı. Türk Parlamenterler Birliği Başkanı Hasan Korkmazcan ile temasları yakından takip eden bazı eski milletvekilleri ise gazetecilerin soruları üzerine “Bir değişiklik yapılmasını umuyoruz. Ama önerge sürecine biz dahil değiliz. Bize de bilgi verilmiyor” açıklamasını yaptılar.

CHP’Lİ KESKİN İMZA VERMEDİ
Bu sırada CHP’de önergeye kimin imza atacağı krizi yaşandı. Düzenlemenin Meclis Başkanlığı ve tüm partilerce desteklendiğini göstermek üzere TBMM Başkanlık Divanı üyelerinin imzasıyla verilmesi kararına karşın, CHP’li İdare Amiri Adnan Keskin, “Bizim ne alakamız var. Parti grubu sahipleniyorsa önergeye de grup başkanvekilleri imza atmalı” diyerek imza vermeyi kabul etmedi. MHP’li TBMM Başkanlık Divanı üyesi Ali Uzunırmak ise, grup yöneticilerine “Madem divan üyeleri imza atsın diyorsunuz atarız. Ama siz de Genel Kurul’da önerge için ‘Biz parti grupları olarak bu düzenlemenin arkasındayız. Atılan imzalar sadece arkadaşlarımızın şahıslarını bağlamıyor’ açıklaması yaparsınız” şartını öne sürdü. Uzunırmak bu konuda kendisine verilen güvence üzerine önergeye imza atarken, Keskin’in itirazı nedeniyle CHP’den Divan üyesi olarak sadece Tanju Özcan önergeye imza koydu. Keskin’in yerine ikinci imza ise Divan üyesi olmamasına rağmen Ahmet Toptaş’tan alındı. Divan’da tek temsilcisi olması nedeniyle önergelere BDP’den sadece TBMM İdare Amiri Sırrı Sakık imza koydu. Böylece, AKP ve CHP’den 2’şer, MHP ve BDP’den de 1’er milletvekilinin imzası alındı.

Saat 19.00 sularında 1 saat yemek arası verilen Genel Kurul’da tüm milletvekillerinin emeklilik statülerinin eşitlenerek, SSK ve Bağkur kökenlilerin düşük emekli aylığı almasını önlemeye yönelik ilk önerge saat 20.30 sularında Genel Kurul’da ele alındı.

BİZİ İZLEMEYE DEVAM EDİN
MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır tüm partilerden önergenin arkasında olduklarına dair açıklama beklediklerini söyledi. Şandır’ın çağrısı üzerine diğer partilerin grup başkanvekilleri de teker teker söz alarak partileri adına yapılan değişikliği desteklediklerini deklare ettiler.

Kabul edilen önergeyle kıyak operasyonunun tamamlandığı düşünülürken, ilk önergede de imzası bulunan bir milletvekili kuliste gazetecilere “Haberlerinizi yazmak için acele etmeyin. Arkası gelecek bizi izlemeye devam edin” tüyosunu verdi.

4 SAATTE KIYAK KATMERLENDİ
Saat 21.00’den saat 00.30’a kadar süren tasarı görüşmeleri sırasında da bahsedilen “kıyağı katmerleyen” önergeler peş peşe geldi.

Kabul edilen ikinci önerge ile parlamento dışı kalmış işsiz milletvekillerinin emeklilik primlerinin tamamının, çalışan eski vekillerin ile milletvekili emeklisi olabilmek için ödemeleri gereken prim farkının TBMM bütçesinden karşılanması sağlanırken, kabul edilen 3. önerge ile mevcut emekli milletvekillerinin emekli aylıklarına yüzde 100 zam yapılması sağlandı. 4. önerge ile de yapılan düzenlemelerin yürürlükleri düzenlendi.

Karabağ'a karışma


577 parlamenterli Fransız Meclisi’nde 50 oyla geçen sözde soykırım yasasıyla Fransa’nın tarafsızlığını kaybettiğini belirten Türkiye, bu ülkenin Minsk Grubu’ndan derhal çekilmesi için AGİT nezdinde girişim başlattı.

Fransa’nın 3 eşbaşkandan biri olduğu Minsk Grubu, Ermenistan’ın Karabağ’ı işgali üzerine bu ülkeyle Azerbaycan arasındaki ihtilafı çözmek üzere kurulmuştu.

Türkiye, Fransa’nın ‘Minsk Grubu’ndan bir an önce ayrılmasını istedi. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubu, Azerbaycan ve Ermenistan devletlerinin Karabağ sorunu için barışçıl bir çözüm bulmalarını teşvik etme amacıyla kurulmuştu.

Hürriyet gazetesinin haberine göre, 1992’den beri faaliyette olan bu grubun üç eşbaşkanlığından birini Fransa yapıyor. Türkiye, Fransa Parlamentosu’nda onaylanan sözde soykırım yasası sonrası Paris’in artık “tarafsız konumunu yitirdiğini” ve “Azerbaycan-Ermenistan arasında yapılacak görüşmelere bundan sonra tarafsız yaklaşamayacağı” görüşünü ortaya koydu ve bunun için AGİT nezdinde girişimde bulunarak Fransa’nın Minsk Grubu’ndan bir an önce ayrılmasını istedi. AGİT’in merkezi Viyana’da başlatılan bu girişim için Türkiye’nin AGİT Daimi Temsilciliği’ne bizzat Ankara’dan talimat geldiği öğrenildi.

GÜL DE UYARMIŞTI
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de önceki gün yaptığı açıklamada, Fransa’nın Kafkasya’daki istikrarsızlığı gidermek ve özellikle Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki ihtilafa çözüm bulmak için kurulmuş olan Minsk Grubu’nun üç üyesinden birisi olduğunu belirterek, “Herhalde bu yasa teklifi kanunlaştıktan sonra ki böyle olmamasını ümit ederim, Fransa’nın bütün bu arabuluculuk çalışmalarından hemen çekilmesi gerekir. Çünkü Fransa, tarafsızlığını resmen ihlal eden ve taraflı olduğunu resmen ilan eden bir tavır almaktadır bu davranışıyla” demişti.

BAKÜ'DEN DESTEK
Fransa’nın AGİT Minsk Grubu’ndaki görevini bırakmasına yönelik girişimi, Azerbaycan’dan da “dolaylı” destek gördü. İktidardaki “Yeni Azerbaycan Partisi” Genel Başkan Yardımcısı Ali Ahmedov, yasanın resmileşmesi halinde, Fransa’nın Karabağ sorununun çözümünde adaletli tavır sergilemesinin “kuşku” yaratacağını kaydetti.

3 BAŞKANDAN BİRİ
AGİT Minsk Grubu, Azerbaycan ve Ermenistan devletlerinin Karabağ sorunu için barışçıl bir çözüm bulmalarını teşvik etmek amacıyla, 1992 yılında AGİT tarafından kuruldu. 6 Aralık 1994 tarihinde Budapeşte’de yapılan toplantıda, Minsk Süreci için eşbaşkanlık kurumlarının oluşturulmasına ve bu eşbaşkanların ABD, Fransa ve Rusya olmasına karar verildi. Halen ABD’nin eşbaşkanlığını Robert Bradtke, Rusya’nınkini Igor Popov yüütüyor.

Fransa’nın ise Ocak ayından itibaren eşbaşkanlık görevini Jak For, Bernard Fassier’den devralacak. AGİT Minsk Grubu’nda Beyaz Rusya, Almanya, İtalya, Portekiz, Hollanda, İsveç, Finlandiya, Türkiye ve sorunun tarafları olan Azerbaycan ve Ermenistan da yer alıyor.

'Maraş' sağ-sol meselesi değil, çatışma projesiydi


Darbeye zemin hazırlayan kanlı Maraş olaylarının 33. yıldönümünde tarihe ışık tutacak bilgiler gündeme geliyor. Çatışmaları başlatan en önemli olaylardan biri sol görüşlü öğretmen Mustafa Yüzbaşıoğlu'nun öldürülmesiydi. Ağabeyi Mehmet Yüzbaşıoğlu, yaşananları bugün daha iyi anladığını vurguluyor. Olayların sağ-sol ya da Alevi-Sünni meselesi olmadığına dikkat çekiyor: "Bir proje vardı ve Maraş'ın etnik yapısı müsaitti. Adeta savaş çıkarıldı. Kardeş kardeşi öldürdü."
Kahramanmaraş'ta 12 Eylül darbesinin altyapısını oluşturmak amacıyla 19-26 Aralık 1978'de sahneye konulan kanlı olayların üzerinden 33 yıl geçti. Maraş'taki hadisenin en önemli çıkış noktalarından birisi, 21 Aralık'ta sol görüşlü öğretmenler Mustafa Yüzbaşıoğlu ve Hacı Çolak'ın silahlı saldırıda öldürülmeleriydi. 22 Aralık'ta öğretmenlerin cenazelerinin getirildiği camide bulunan sağcı bir grup, ölenlerin namazının kılınmasını engelledi. Gerginlik iyice tırmanırken, çıkan çatışmalarda üç kişi hayatını kaybetti. Sağcı-solcu çatışması bir anda Alevi-Sünni kavgasına dönüştürüldü. 111 kişi öldü, 176 kişi yaralandı. 210 ev, 70 işyeri tahrip edildi. 26 Aralık 1978 günü, İstanbul'la birlikte 13 ilde sıkıyönetim ilan edildi.

Öldürülen merhum öğretmenin ağabeyi Mehmet Yüzbaşıoğlu da, döneme tanıklık eden isimlerin başında geliyor. Zaman'a konuşan Yüzbaşıoğlu, kardeşinin cenazesini ailesiyle beraber 5-6 kişinin olduğu bir tören sonucu defnettiklerini anlatıyor. Yaşananları bugün daha iyi anladığını belirtirken, olayların sağcılık-solculuk ya da Alevilik-Sünnilik meselesi olmadığının altını çiziyor. "Bir proje vardı ve Maraş'ın etnik yapısı müsaitti. Olaylar büyütüldü. O gün Maraş'ta devlet yoktu. Tedbir alınsaydı böyle olmazdı." diyor. Olaylardan sonra büyük bir işgücünün Maraş'tan göç ettiğini hatırlatan Yüzbaşıoğlu, ilde hâlâ o dönemdeki ticaretin yakalanamadığına dikkat çekiyor. Annesinin beş vakit namaz kılan biri olduğunu, uzun yıllar evladının acısını çektiğini dile getiren Yüzbaşıoğlu, o gün ortaya çıkan görüntüleri ise şöyle tarif ediyor: "Adeta savaş vardı. Millet birbirini kırıyor, kardeş kardeşi öldürüyordu."

Kanlı çatışmaların üzerinden tam 33 yıl geçti. O gün yaşananların tanıklarından biri de olaylarda kardeşini kaybeden Mehmet Yüzbaşıoğlu. Yaşananların sağcılık-solculuk ya da Alevilik-Sünnilik meselesi olmadığına işaret eden Yüzbaşıoğlu, "Bir proje vardı ve Maraş'ın etnik yapısı müsaitti. Olaylar büyütüldü. Büyük bir iş gücü buradan göç etti. Maraş hâlâ o dönemdeki ticareti yakalayamadı. O yara devam ediyor." diyor. Olaylardan bütün Maraş halkının zarar gördüğünü kaydeden Yüzbaşıoğlu şöyle konuşuyor: "Ailem Mustafa'yı büyük emeklerle okuttu. 23 yaşında bir öğretmendi. Ülkesini seven, çok sosyal, okuyan bir çocuktu. Sol fraksiyonların etkisinde kalmıştı. Öldükten sonra annem çok acı çekti ama o dönemdeki acı bütün Maraş'ındır."

Kendilerini bir anda savaşın ortasında bulduklarını anlatan Yüzbaşıoğlu, "Millet birbirini kırıyordu, kardeş kardeşi öldürüyordu. O gün devlet yoktu Maraş'ta. Tedbir alınsaydı böyle olmazdı." diye konuşuyor. Maraş olayları üzerinden bugün yaygara koparmanın doğru olmadığını söyleyen Yüzbaşıoğlu, çözüm için birlik ve beraberliği gösteriyor: "Bir genç kolay yetiştirilmiyor. O dönemi en ağır atlatanlardan biriyim. Kardeşim öldü. Sonra abisiyim diye benim dükkânımı da kırıp döktüler. Artık birilerini suçlayarak bir yere varılmaz. Şimdi katliam oldu, şöyle yaptılar, böyle yaptılar deyip, bağırmak çağırmak, yaygara koparmak doğru değil. Önemli olan, bundan sonra birlikteliği sağlamak. Hoşgörü ve barıştan yanayız."