Almanya’nın ilk İslâm ilahiyat kürsüsü, Tübingen Üniversitesi bünyesinde faaliyetlerine başladı.
Almanya'da yaşayan Müslümanlar ve onların dinî vecibelerini yerine getirmesi, ülkede sık sık çeşitli politik tartışmalara konu oluyor. Çünkü birçok Alman, ülkedeki Müslümanlığın, Türkiye ya da Suudi Arabistan gibi dış ülkelerden kontrol edildiğini düşünüyor. Özellikle de Türkiye’den Almanya’ya çalışmaya gelen ama tek kelime bile Almanca konuşamayan imamlar, birçok Almanın kafasında soru işareti yaratıyor.
Alman hükümeti, yaklaşık 2 yıl önce bu durumu değiştirmeye karar verdi ve birçok üniversitede İslam ilahiyatı kürsüsü kurulacağını açıkladı. Bu üniversitelerden biri de Tübingen Üniversitesi. Tübingen Üniversitesi’nde dün Almanya’nın ilk İslam İlahiyatı Enstitüsü'nün açılışı yapıldı.
Açılış törenine Federal Eğitim Bakanı Annette Schavan da katıldı. Schavan "Alman üniversitelerinin din bilimi alanındaki büyük deneyimlerini, İslam ilahiyatının geliştirilmesinde de göstermesini istediklerini" söyledi.
Tübingen Üniversitesi Rektörü Bernd Engler de enstitünün vereceği eğitime dair sorularımızı yanıtladı:
Üniversitenizdeki İslâm ilahiyatı kürsüsünde tam olarak kimler yetiştirilecek?
ENGLER: Öncelikle liselerde İslam dini dersi verecek din bilgisi öğretmenleri... Ama aynı zamanda da imamlar... Bununla birlikte birçok öğrenci de verilen eğitimi destekleyen akademik çalışmalar yapacak. Medya ya da çeşitli sosyal yardım kuruluşları gibi farklı alanlarda meslekî beklentileri olan öğrenciler de burada yetişecek.
ENGLER: Öncelikle liselerde İslam dini dersi verecek din bilgisi öğretmenleri... Ama aynı zamanda da imamlar... Bununla birlikte birçok öğrenci de verilen eğitimi destekleyen akademik çalışmalar yapacak. Medya ya da çeşitli sosyal yardım kuruluşları gibi farklı alanlarda meslekî beklentileri olan öğrenciler de burada yetişecek.
Sanırım Almanya’nın kendi imamlarını yetiştirmesi, birçok kişinin en büyük arzusuydu. Peki sizde verilen eğitimin, Türkiye’de imamlara verilen eğitimden farkı nedir? ENGLER: Bir kere, biz sadece belirli bir meslek alanında eğitim vermek istemiyoruz. Aksine biz, tıpkı Hrıstiyan ilahiyatında olduğu gibi öğrencilerimize İslam ilahiyatının her yönünü ele alan, çok kapsamlı ve dengeli bir eğitim sunmak istiyoruz. O nedenle biz, önceliği sadece imamlara değil, aksine geniş bir yelpazede tüm İslam din bilimini temsil edebilecek bilim insanları yetiştirmeye veriyoruz. İmamların yetiştirilmesi o nedenle ikinci sıradaki amacımız diyebilirim.
Peki öğretim programınızın içeriğine değinecek olursak, müfredatınız daha çok, tabiri caizse, liberal bir İslam’ı mı içeriyor? ENGLER: Bence her şeyden önce çoğulcu bir İslam’ı içeriyor. Zira burada önemli olan İslam’ın uygulamada çeşitli yorumlamalarının olması. Tabii bu çoğulculuğu göz önünde tuttuğumuz için de öğrencilere bu sırada şüphesiz bir liberallik de aşılamış olacağız.
Örneğin şeriat hükümleri gibi konulara yaklaşımınız ne olacak? ENGLER: Elbette Tübingen Üniversitesi’nde İslam hukuku da öğretilecek. Ama tıpkı öğretilen diğer konularda olduğu gibi farklı hukuk ekolleri de tartışılacak. O nedenle bu çoğulcu yaklaşımın bir denge sağlayacağını düşünüyorum.
Almanya’daki Müslümanların Tübingen Üniversitesi’nde yetişen Müslüman ilahiyatçıları ciddiye alacağından ne kadar eminsiniz?ENGLER: Bu, elbette Bilimsel Konsey’in tavsiyeleri arasında da yer alan temel isteklerinden biriydi. Biz de o nedenle eğitim için başvuruda bulunanların akademik yeterliliğini değerlendiren "atama komisyonunun" yanı sıra bu kişilerin daha sonra Müslüman cemaatleri tarafından kabul görmesine katkı sağlayan bir kurul oluşturduk. Bu kurulda, İslamî birliklerin, Müslüman cemaatlerinin temsilcileri de bulunuyor. Aksi takdirde, Müslüman cemaatleri tarafından kabul görmeyen din adamları yetiştirmek büyük budalalık olurdu.
Yine de Almanya’da yaşayan Müslümanların, Müslüman ülkelerde yetişmiş din adamlarını tercih edeceğini düşünmüyor musunuz? ENGLER: Hayır, ben öyle düşünmüyorum. Bence Almanya’da dinî cemaatlerde, Müslüman cemaatlarde etkin olan Müslümanlar yetiştirmenin zamanı çoktan geldi de geçiyor bile. Tabii ki bazı Müslümanlar, örneğin Türkiye’den Almanya’ya çalışmaya gelen ilk kuşak, kendi ülkelerinden gelen imamları tercih edecektir. Ama bence bu ikinci kuşaktan itibaren artık değişiklik gösteriyor. Özellikle üçüncü kuşak, yani artık Türkçe’yi birinci ve ikinci kuşak gibi iyi konuşamayan jenarasyonun, dinlerinin kendilerine tanıtılması için kesinlikle Almanca bilen imamlara ve pedagoglara ihtiyacı var.
Almanya’da İslam ilahiyatı kürsülerinin kurulması, İslam dininin Almanya’daki nüfuzunu ve etkisini artırdığı şeklinde yorumlanabilir mi sizce? ENGLER: Sanmıyorum. Bence bu daha çok Müslümanların dinî duygularını daha önceki yıllara göre daha fazla ciddiye aldığımız şeklinde yorumlanabilir. Almanya’daki Müslümanlar dinî vecibelerini yerine getirmek gibi birçok konuda bugüne dek daha çok arka avlulara sıkıştırıldı ve buna artık bir son vermenin çok iyi olacağına inanıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder